KAN ve YILDIZ IŞIĞI GÜNLERİ (DAYS of BLOOD and STARLIGHT) by LAINI TAYLOR


Herkese merhabalar ^^

Bugün sizlerle daha öncesinde ilk kitabının yorumunu paylaştığım kitabımızın devam kitabına dair yorumunu paylaşacağım. Ama öncesinde, eğer hala okumadıysanız ilk kitabımıza dair yorumumu aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz :)



Duman ve Kemiğin Kızı Serisi 2. kitaptır.
İlki yanına bile yaklaşamaz!

Dürüst olmak gerekirse sonuna gelene kadar kitabımız hakkında tam olarak ne demem gerektiğini bilmiyordum. Çünkü karakterlerin birçoğuna okurken oldukça sinir oldum ve bazı kısımları okurken resmen damarlarımdan alev aldım! Ama okurken şunu da farkettim ki, yazarımız kesinlikle kendini muhteşem bir şekilde geliştirmiş. İlk kitap yanına bile yaklaşamaz birçok konuda O.O İşte tam da bu iki nedenden kitabımızı konusunda hem kararsız hem de bazı sebeplerden dolayı da, yazarımızın gelişen ustalığına rağmen, sevmeme yolundayken bir kez daha o son kısımlara gelmemle birlikte nihayet aradığım bahaneyi buldum ve kitabı bitirdiğimde yüzümde bir hayranlıkla kaldım. Ve şu anda, tamda elimde neden devam kitabı olmadığının üzüntüsünü yaşıyorum. Gerçekten de işler olması gerektiği, serinin ve konunun hak ettiği yere geldi. Bir sonraki kitap için ilk kitabın sonundan daha fazla çıldırıyorum ve istiyorum! Artemis duy sesimi... T.T

Şu an yazacağım uzun yoruma bir ara veriyor ve sizi kitabımızın değişen havasına davet ediyorum:

İkinci kitabımız bizi tam da Karou'yu bıraktığımız yerden karşılamadan önce bize kısa da olsa bir Prag ziyareti yaptırıyor ve sevgili Zuze ile sevgilisinin yanına götürüyor, orada neler olduğundan haberler veriyor. Ve sonrasında ise tam da ilk kitabın sonundan devam ediyor. Ama işler ne yazık ki hiç de umut ettiğimiz gibi çıkmıyor. Zira gerçekten de diğer tarafta yaşananlar için kızımız Karou oldukça geç kalmıştır ve yaşanan acı katliamdan geriye ne yazık ki kalmasını en son isteyeceği kişi sağ çıkmıştır. Ve bu düşünceye rağmen kızımız, kitap boyunca ona sinir olmamı sağlayacak davranışlar silselesini tamda o noktada gerçekleştiriyor ve yaptığı hatayı ne yazık ki oldukça uzun bir süre de fark edemiyor. Öte yandan biz kızımıza dönüp neler olduğunu okumadan ve ondan uzun bir süre haber almadan önce de sevgili Zuze'nin Karou hakkındaki endişelerini ve biricik hüzünlü meleğim Akiva'nın *.* çektiği sıkıntıları, en ufak hatasında geri dönüşü olamayacak kararlarını okuyoruz ve onunla birlikte acısını en derinden hissediyoruz :( Ki bu kısımlar içimi parçalayan ve kitap boyunca Karou'yu öldürmem için büyük istek uyandıran kısımlardı. Ama yine de en büyük payı sanırım Karou'dan haber aldığımız ilk anlar ve ne yaptığını okuduğumuzda yaşıyoruz. Daha doğrusu kiminle yaptığını okuduğumuzda. Ahhhh! Hala hatırladıkça alev alıyor ve ateş püskürmek istiyorum! Zira sanki her şeyi unutmuş ve aptalca, empati kurmacasızca bir nedenden kızımız önünde doğrular dururken, dahası geçmişinden alması gereken asıl ders dururken bir kez daha aptallığını gösteriyor ve son kısımlara kadar sürecek kıtlığını ortaya koyuyor ne yazık ki -_- Öhhööm... Yine konudan sapmaya başladım, devam edersem... Kitabımız başlarda Akiva'cm ve Zuze'ye yer verse de daha sonrasında Karou'ya geçiyor. Böylece bir yanda Akiva'yı ve onun melekler diyarındaki durumunu, yaşadıklarını, bu yaşadıklarına bağlı olarak verdiği kararlarını okurken diğer yanda da Karou'yu ve onun dünyada yaptıklarını, Kimeralar arasındaki ağır görevini, zoruklara rağmen hayatta kalma mücadelesini okuyoruz. Tabi sadece bu kadar değil. Arada kahramanlarımızın kararlarını ya da hayatlarını etkileyecek olaylar söz konusu oluyor ve yazarımız, bu konu sebebiyle bize yardımcı olması açısından belki de, diğer karakterlerimizin gözünden de bizi bilgilendirmeye devam ediyor ara sıra ;) Peki sizce aşıklarımız yaşadıları acıları, pişmanlıkları ve her şeyi unutup eskisi gibi aşka düşebilecek, beraber olabilecekler mi? Daha da önemlisi hep umut ettikleri o dünyayı yaratabilecekler mi? Yoksa pişmanlıklar ve yanlış kararlar aralarına girecek ve sonları mı olacak? Tabi bir de iki ırk arasındaki düşmanlık var. Ya birlik olunması gereken o sinsi zaman geldiğinde ne olacak? Yılların öfke ve kini sonları mı olacak yoksa her şeyi bir kenara bırakıp özgürlükleri, dünyaları, umutları ve daha iyi bir gelecek için birlik mi olacaklar? Soruların hepsi ve tahmin edebileceğinizden çok daha fazlası için kesinlikle kitabımızı hız kesmeden okumanız gerekli. Özellikle ilk kitaptan sonra elinize ne zaman alıp ne zaman bitirdiğinizi anlayamayacaksınız bile! ;)

Söyledim ve yine söylüyorum, bu kız cidden salak ya! Kusura bakmayın ama öyle *kızgınbakışları* Kitap boyunca sinir oldum okurken, saçlarımı başlarımı yoldum ve kitabın içine girip onu omuzlarından bir güzel sarsmak istedim. Özellikle de uzun bir süre yaptığı saçmalıklara bir yenisini daha eklemeye devam ederken -_- Tamam, bazılarını anlıyorum  ama şu da var ki başta, hele de ilk kitapta o saçma tepkiyi vermeseydi ve mantıklı düşünseydi şimdi bu halde olmazdı. Aslında ilk kitabımızın sonundaki o kısım da etkili ama düşününce sanırım asıl olay evine geri döndüğünde yaptığı saçmalıkla başlıyor. Ve uzun sürede, aslında kanıtlar gözünün önünde olmasına rağmen, devam ediyor. Bilmiyorum okuyanlar ne düşünür ama ben bu kitapta Karou'ya çoğunlukla sinir oldum. Ama şunu da inkar edemem ki yer yer gerçekten de mest ettiği de ve zekasının içlerde çıkmayı beklediğini gösterdiği de oldu. Yine de genele bakıyor ve o son kısımlara, o kısımlardaki hayran bırakan zekasına rağmen ona sinir olduğumu inkar edemiyorum. Bunun dışında da aslında sinir olduğum noktalar pek yok. Daha doğrusu okurken karşıma çıkan çok yer var. Mesela Liraz'ın kendi yaptığına bakmadan konuşması -uyuz şey, Akiva'nın Kurt'la anlaşması ve onun niyetini anlamayamaması, dahası yaptıklarının sonuçlarını düşünmeden yapması, Kimeraların korkaklıkları, Zuze'nin saflığı mı desem aptal seçimimi desem düşüncesiz hareketleri mi desem bilemediğim kararları... Yani böyle bir sürü şey sayabilirim ve eminim okurken birçoğuna siz de hak vereceksiniz ama işte kitabın sonuna gelince hepsi uçup gidiyor bir şekilde. Çünkü çoğu ya telafi ediliyor ya da yazarımız amaçlarını açıklarcasına gözümüze nedenleri sokuştuyor. Yine de okurken, resmin büyük kısmını görmeden önce, oldukça sinirle doluyorsunuz ^^'

Kitap genel olarak iyi -fena- bir şekilde başlıyor ve ilk kitabına göre daha ustalıkla yazılmış bir şekilde sizi sonuna kadar sıkmadan, kendine hayran bırakarak okutuyor. Çünkü yazarımız gerçekten de kendini geliştirmiş ve belki de konun içine girdiğinden olsa gerek tempoyu hiç düşürmeden yazmaya ilk andan itibaren devam ediyor *.* Kabul, başlarda bazı olayların neden olduğunu ya da yazıldığını anlamadığınızdan kafanız oldukça karışıyor ama okumaya devam ettikçe her şey anlam kazanmaya başlıyor. Üstelik önceki kitaba göre bize bilgi verip yeni dünyayı öğretmekten sakınmadığından dolayı da daha bir şevk ve heyecanla okuyorsunuz :D Sonlara geldiğinizde de önce sizi kendine hayran bırakıp tebrik etmenizi istiyor ve son vuruşuyla birlikte, belki de, devam kitabı için yalvarmanızı görmeyi diliyor. Ki genele baktığınızda kitap boyunca farklı duygular içinde olsanız da kesinlikle yazarımızın kendini ne kadar geliştirdiğini görüyor ve ilk kitabın ikincisinin yanından bile geçemeyeceğinin farkına varıyorsunuz :) Çoklu bakış açısını genelde severim ama ilk kitapta pek ustaca kullanılmadığını düşündüğümden pek değinmemiştim. Burada ise bir kez daha hayran kalmaktan kendimi alamadım ^^ Hele o Zuze'nin mesajları. Allah'm ben bu kızı zaten ilk kitaptan seviyordum, bu kitapta da o sevgimin üstüne daha ekleyerek sevdim kızımızı. Ki utanarak da olsa söylüyorum, okurken çoğu yerde nasıl sevdim dediğim de oldu *bakışlarınıkaçırır* Ama en nihayetinde o Zuze ve kimse ona dayanamaz ;) Üstelik Kimeralar bile ona kızamazken ben nasıl kızabilirim ki! ^^ Bunun dışında sanırım kitabın en sevdiğim yanı bol bol Akiva'mı, biricik meleğimi, okumak oldu. Gerçi okurken hep diken üstünde ve büyük bir üzüntüdeydim ama olsun. Onu daha yakından tanıdım ve yaptıklarına en yakından tanık olarak zaten olan sevgimin üstüne tonlarcasını daha ekledim <3 Üstelik burdan Eren'e selam olsun! Biricik yakışıklıma, meleğime, sonuna kadar katılıyorum ben. Talihsiz bebeğime biri doğruları anlatsaydı, ondan gerçekleri ve aşkını saklamasaydı bunlar olmazdı. Sonuçta Akiva bunları, yaşadığı o travmatik olaylar ve hem ruhsal hem de fiziksel işkenceler sonucu yaşadı. Huh! -_- Ahh, Eren'i azarlarken neredeyse unutuyordum, Ziri de sevdiğim karakterlerden oldu ve onu çoktan biriyle shipledim bile *.* Bunlar dışında bahsetmek istediğim birkaç şey daha var ama onlardan bahsetmem muhtemelen bu yeni dünyanın süprizini bozmam demek olur. Ve biliyorum, yine bahsetmeyi unuttuğum bir ton şey var ama ağzımdan önemli sırları kaçırmamak için şimdilik burada kesiyorum :)

Siz de ilk kitabımızdan daha başarılı, akıcı, soluksuz okutan bir hikaye okumak, bu yeni dünya ve merak ettikleriniz konusunda daha fazla bilgi almak, Akiva'cm -biricik meleğimi- daha yakından tanımak ve oldukça farklı türlerle farklı bir hikaye okumak istiyorsanız daha da hayran kalmış yanımla kitabımızı ilk kitabımızdan daha çok tavsiye ederim ;)

Kendinize ve kitaplarınıza iyi bakın. Keyifli haftalar...

Yorum Gönder