YENİ DİZİ “GREEN ARROW” by The CW




Arrow dizisi Cw kanalının daha bir bölümü yayınlanmış ve yeni başlayan bir dizisidir. Baş karakteri Oliver Queen’dir ve kendine Green Arrow der. Biz bu karakterler daha önce tanışmıştık. Aranızda Smallville dizisini izleyen varsa orada yakışıklı Superman’imizin yakın bir süper dostudur. Ama bileniniz yoksa diye hadi ondan kısaca bahsedelim: 

Green Arrow, kendisini suçla savaşmaya adamış yaşadığı şehrin bir kahramanıdır. Çizgi romanları da vardır ki ilk orada görülür kendileri. Ayrıca Justice League adlı çizgi dizide ve Smallville dizisinde de bolca görülmektedir. Smallville dizisinde sonlara doğru adam olsa da uzunca bir süre insanların bildiği normal haliye çapkın, zengin, şımarık ve başarılı bir iş adamı diğer gizemli ve süper kahraman tarafı ise robin hood vari olan biri olarak görülmektedir. Tabi bizim Clark Kent ile tanıştıktan sonra güçlerini bizim seksi Süperman’e yardım için de kullanmaya başlıyor. İlerleyen yıllarda Star City’nin belediye başkanı oluyor. Gündüzleri diplomasi de dirsek çürüten yeşil kahramanımız geceleri biricik şehrini kötülerden savunuyor. Adalet birliği olarak bilinen süper kahramanlar topluluğunun kurucularındandır. Gönüllü kahramanlık yapar. Zenginliğini şehri korumaya ve temizlemeye yöneltmiştir.
Evet, bu küçük hatırlatmalardan sonra gelelim dizimize. İlk başladığında “hd çekim tamam ama bu ne ya?” dedim, hele efektlere sadece güldüm yani. Tabi dizi o ilk korkutucu dakikalardan sonra adam gibi bir şeye benzemeye başladı. Bulunması, haberler ve aile kısmı çabucak geçildi çünkü bu bir tanıtma bölümü. Dizi, belli bir dakikadan sonra yavaşlıyor ve sizi olaya çekmeye başlıyor. Bu bölümün "pilot bölüm" olduğunu düşünüp ve bazı konuları açık bırakarak “izlemede kalın” diyerek verdiği mesajı almayı tercih edip bir süre takip edeceğim. Kısacası diziyi, izleyeceğim yeni dizilerim arasına koydum. Tabi bunda Green Arrow karakterini daha önce Smallwill’de tanıyıp sevmemin de etkisi yok değil. 

(adadaki hali)

Dizi daha duyurulduğunda Smallvill’deki Justin Hartley’in oynamasını izlemiştim –belki göz aşinalığı beki de gerçekten sevmemden. Ama Stephen Amell’i de sevdim. O ağırbaşlı, karizmatik ve eğlenceli adamı yansıtıyor. Diziyi izlerken bana ara ara Christian Bale ve Batman’i de andırdı. Zaten Arrow konusu ve karakter olarak da Bruce’u andırsa da kimse asla onun gibi olamaz! Adam başlı başına yürüyen mükemmellik abidesi! Neyse konumuzdan sapmayalım, sonuçta bunlar derin ve ince konular...


Dizideki oyuncuların bazıları göze aşina. Mesela kız kardeş Gossip Girl’den ve nedensiz sevdiğim bir kız. Oradaki Oliver’ın annesi ile evli adam da yine tanıdıklardan. Böyle tanıdıkları görmek bende bir hoşluk yaratıyor sizi bilmem de. Yani diziyi izlenir kılıyor.


Dizi ara ara komik, bazen geçmişteki Oliver yüzünden sinir bozucu ve 5 yıl içinde herkesin ve her şeyin değişmesi ile merak uyandırıcı. Bizim yakışıklı birçoğunu farketse de zannımca birçoğunu ya gözden kaçırıyor ya da görmezden geliyor. Zira onun daha önemli ve mühim bir işi var: Kimseye kendini belli etmeden şehrini kötülerden arındırmak. Klasik geliyor ama durum bu. Babası ölmeden önce ona şehri aslında onun kurmadığı, işi batırdığını ve yalnız olmadığı anlatıyor. Bizim delikanlı da 5 yıl sonunda çok değişiyor ve kurtulunca şehrini bu pisliklerden arındırmaya karar veriyor.


Bu bağlamda ilk başta üzerindeki yüklerden kurtuluyor, çevreye “ben aynıyım, değişmedim ve beni kurcalamayın” mesajını verip kendini gizlemeye çalışıyor. Bunun için önce eski sevgilisinden özür diliyor. Zira onun kız kardeşi bizim delikanlı yüzünden öldü. Batan gemi ve yatta ikisi desem siz anlarsınız. Onu sevmediğim bir yerdi burası –değiştiğini bilsem de yapmış bir kere affetmesi zor. Daha sonra ise keşfe çıkıyor planları için. Kankası ile arayı aynı tutmaya çalışsa da olmuyor. Çünkü Arrow eskisi gibi değil. Nitekim kankası da bir şeylerin farkında gibi ama bir şey söylemek için erken.
Dizi de aksiyon sahneleri çok hoşuma gitti. Koşmaları ve kaçışları süperdi. İlk izlediğimizde niye görüntüyü bozduklarını anladım. Tabi ki de sürpriz yapmak için! Dizi arada bize göz şöleni sunuyor. Mesela kendine karargah seçtiği yerdeki antrenman sahneleri gibi…  


Dizi de arada kendi kendine konuşması hoşuma gidiyor. Çok hoş bir konuşması ve sesi var. Bu da içimde kalmasın, paylaşayım :)
Dizinin ilk başlarında hüsrana uğradım ama iyi ki izlemeye devam etmişim. Parti kısmı oldukça komikti. Hele bir ara geçen “Twilight” muhabbeti beni baya güldürdü. Ama cidden, üzülüyorum ben bu adama ya. Tamam değişti ama hayatta değişti ve sevdikleri çok farklı hele babası ve adada yaşadıkları... Sanki 5 yıl yetmemiş biraz da burada acı çekeceksin der gibi evren. Kankası ise onun kız kardeşine göz koymuş, muhtemelen popülaritesi ve daha birçok şeyine ama bana sanki daha kötü biri olacak gibi geliyor. Hem bizim adamın kimliğinden de şüpheli. Daha dikkatli olsa iyi olur. Bu tip durumları en iyi Clark ve Lex dostluğundan biliyoruz. Yürümüyor arkadaş. Sonra tüm cefasını şehir çekiyor.
Dizinin sonu hiç beklemediğim bir şekilde bitti. Tamam iki süprizden birini bekliyordum ama bittiği yerdekini asla. Resmen çenem yerlerde süründü. Böyle bir atak, böyle bir sürpriz hem de daha ilk andan. Sizi ilerisi için garantilemek gibiydi.
Ayrıca ben bir şeyi çok merak ediyorum. Çizgi romanda eski sevgilisi olanla evleniyor gözüküyor ama Smallvill’de de Chloe Sullivan ile evleniyordu sanırım. Dizinin Smallville tarzına güvenip eski sevgilisinin Lana gibi olacağını ve gerçek aşkı Chloe bulacağını mı düşünmeliyiz yoksa hiç oraları karıştırmadan mevcut kadroyla özgünlük yaratacağına mı inanmalıyız?
Tüm bu şeylere bakarak diziyi sevdiğimi, yakışıklımızı ondan da çoook sevip kapıldığımı, aksiyona doyacağımı ama gerisinin sinir bir biçimde gizemli olduğunu söyleyebilirim. Diziyi takip edeceğim ve fırsat buldukça sizinle bir şeyler paylaşacağım. Son olarak kısmetse bir kavuşmada DAMON’m ile yaşarım umarım diyor ve veda ediyorum…

Yorum Gönder