FOREVER TOO FAR by ABBI GLINES | TOO FAR #3


Serinin önceki kitaplarının yorumlarını aşağıdaki linklere tıklayarak okuyabilirsiniz... ;)





Serinin üçüncü kitabıdır.
Aşkın ötesini tatmaya hazır olun! *.*

Bu yazar gerçekten çok iyi! Nasıl bir yazmak, nasıl bir karakter yaratmak ve nasıl bir aşk bu? Her defasında kendime Rush'ı daha ne kadar sevebileceğimi soruyorum ve her defasında yazarımız sınır dediğim yerin ötesine geçirtiyor ve onu daha da fazla sevmemi sağlıyor. Ahh, eğer Rush gerçek birisiyse cidden kim öğrenmek istiyorum. Zira insan onun gibi birini tanıdıktan sonra daha azına razı bile olamıyor ki! Bu kitap cidden çok iyiydi. Hele de ikinci kitap tam istediğim gibi ve yetmez gelmişken... Bu yorum sonrasında anında Rush Too Far'ı yiyip bitireceğim, öhö höh, yani okuyup bitireceğim ve o zaman sağ kalırsam onun yorumunu da yapacağım :D

Şimdi biraz ara verelim ve bakalım kitabımızda neler oluyor:

 Kitabımıza başlamadan önce size yazarımızın sayfasındaki, ikinci kitabın ardından yazdığı kısacık ekstra bölümleri okumanızı öneririm. Çünkü kitabımız tam da o ekstranın sonundan, büyük rock yıldızı, aşkım Rush'ın babası Dean Finley'in gelmesiyle başlıyor. Ve gelmesi hiç de hayırlara değil. Tabi en başta biz Blair için geldiğini sansak da ne yazık ki beklediğimiz gibi iyi bir neden çıkmıyor, Nan kitabın sonunda belki artık dert olmaz derken çiftimizin hayatını son bir kere daha zehir etmek için dönüyor. Ama bunu Rosemary'de değil, gerçek babasını nihayet öğrendiği Kiro'nun evinde, Los Angeles'da yapıyor -_- Tamam, şimdi ne alaka diyeceksiniz. Sorun şu ki, Kiro ve Dean birlikte kalıyorlar ve Nan gibi birine de kimse katlanamadığından Dean, Rush'ı onu sakinleştirmesi için çağırmaya geliyor. Ve böylece çiftimiz ne yazık ki oldukça tatsız günlerin geçeceği LA'ye uçuyorlar. Ama tabi öncesinde büyükbaba olacağını öğrenen Dean'le birlikte Şükran Günü'nü kutluyor ve harika vakit geçiyorlar. Ki bu kısımlar da gerçekten çok hoştu. Blair'ın diğerleri ya da Rush'ın annesi gibi olmadığını anladıktan sonra Dean'in ona ve bebeğe karşı tatlılığını okumak yüzünüzü ileride olacaklara kadar sevimli bir şekilde güldürüyor :)  Los Angeles kısmı neredeyse tamamı Kiro ve Dean'ın evinde geçiyor. Ve orada kaldığımız süre içerisinde Rush'a gerçekten kızıyor insan. Tamam, kardeşi ve ondan başka Nan'le ilgilenen yok diye anlayabilirsunuz -bir de kendi kızı gibi yetiştirmesinden. Ama sonuç olarak Nan eşek kadar olmuş hatta iki uzun kulağı eksik eşekten, o nedenle hiç de üzülmüyorum ona, ne yapıyorsa kendine yapıyor. Ki orada tanıştığımız şeker mi şeker, Kiro'nun bir diğer kızı Harlow'a daha çok üzüldüm. Çünkü Kiro tamamıyla pislik, evebeyn olmaktan uzak bir şahıs. Ve bir şekilde de Nan'a benziyor. Ki okuduğunuz da siz de benimle aynı bir şekilde düşüneceksiniz eminim. Bu da yetmez gibi kızımızın tek akrabası, onu büyüten ve onun bu kadar masum kalmasını sağlayan büyükannesi ölüyor. Siz düşünün kızcağızın halini :( Bu arada onu kitap boyunca birkaç sefer görüyoruz ve kendileri Rosemary Beah Serisi'nin ileriki kitaplarından birinin de başkahramanı ;) Neyse, konumuza dönersek... Rush burada kaldıkları müddetçe neredeyse hep Nan'le ilgileniyor ve hamile kızımızı bir başına bırakıyor. Akabinde gelişen olaylarla birlikte kızımızın canına tak ediyor ve kızımız hem orayı terkediyor hem de Rush'tan bir süre uzaklaşıyor. Ahh, Rush'a ne kadar kızsak da onun da hali hal değil. Sonunda aklı başına gelip de kızımızı aradığı hiçbir yerde bulamayınca durumunu siz düşünün T.T Peki sizce çiftimiz her şeye ve Nan'a rağmen birlikte olabilecek mi? Peki ya bebeğimiz, sağlıklı bir şekilde doğabilecek mi? Babasının son sırrı ve Blair için açığa çıkan şaşırtıcı gerçek ne? Gerçekten Rush gibi biri bu gezegende yaşıyor mu? Hepsi ve daha fazlasını öğrenmek için serimizin üçüncü kitabını okumanızı şiddetle öneririm. İki tatmin etmedi diye bırakmayın sakın, çünkü herkesten soyutlanıp sadece Blair ve bebeğine odaklı bir baba Rush okumak inanın ki sizi ilk kitap kadar kendine aşık edecek ;) 

Tamam, konumuzdan bahsederken de değinmiştim aslında neleri sevmediğime ama bunu tekrar söylemekten bıkmayacağım. Nan'dan nefret ediyorum! Hatta bu kitapta Nan'dan diğer kitaplarda nefret etmediğim kadar nefret ettim! Keşke bir şey olsa da kurtulsak kızdan ya. Yazarın bu kadar muhteşem bir kitap ve karakter yazmasının dengesi olarak Nan'i yarattığından şüpheliyim ve hiç de hoşuma giden bir düşünce değil bu -_- Ha bir de daha sonra Woods ve Della'nın kitabında okuyacağımız Angelica karakteri de çıktı başımıza. O da Nan kadar var gibi hatta belki bir üs modeli bile olabilir. Yazardan beklerim çünkü kadında ne yazık ki o potansiyel var ^.- Bunun dışında da son olarak Los Angeles kısımlarında Rush'a çok kızdım, onu her ne kadar anlasam da. Neyse ki onda da aklı çok daha geç olmadan yerine geldi. Hoş daha ne kadar geç olabilirdi ya? Neyse...

Sevdiğim kısımların hepsini tabi ki de sayamıyorum. Malum yazarımızın muhteşemlik potansiyeli ve yazdıkları belli. O nedenle size diğerlerinden bir gıdım daha çok etkilendiklerimi sayayım. Bir yerden başlamak gerekirse, başta bize diğer kitaplarımızın kahramanları olacak karakterlerimizin de ağzından yazarak yaptığı hoş süpriz için yazarımıza teşekkür etmekle başlamam lazım. Çünkü onları okuyup okumama konusunda çok karasızdım + konularına bakınca başta tam olarak ilgimi çekmedi. Ama böyle kitabımızın içinde onlara yer vermesi, dahası onların bakış açısından yazması ben de merak ve okuma isteği uyandırdı :) Bunun dışında baba Rush'ı okumak, hele de Blair ve bebeği için yaptığı-dediği-gösterdiği tüm her şeye tanık olmak kesinlikle ayrı bir hazdı. Ve o kısımlarda eridim, bittim. Hani diyor ki insan "Rush'ı daha ne kadar sevebilirim?" Yazar da kitabın sonunda işte bu kadar diye bize cevabı yapıştırıyor. Ve açıkçası daha fazlası için de ağzınızın suyunu fena akıtıyor ama kitap ne yazık ki bitmiş oluyor :( Ayy, unutmak olmaz. Çiftimizin bebeklerini ilk hissettikleri zaman *.* Hele de Rush'ın onunla konuşması... <3 Sonra, düğün için verilen partiden başlayarak düğünün sonuna kadar her şey mükemmeldi, muhteşemdi. Hele Rush'ın Blair için hazırladığı eski-yeni-ödünç alınmış hediyeleri, o hediyeleri veriş şekli... eriyorsunuz kesinlikle. Ama öldürücü vuruşu yazar Blair tam da gelinlikle evden çıkıp Rush'ın yanına giderken yapıyor. O süpriz varya o süpriz, tekrar tekrar ve tekrar, bıkmadan Rush' aşık olmanızı sağlıyor. Ki süpriz şarkımızı postun sonundaki Youtube videosundan dinleyebilirsiniz ;) Bunlar dışında daha bir dolu eğlenceli, seksi, komik, içinizi eriten, sizi tekrar aşık eden, bebeğimizle oldukça sevimli bir dolu sahne vardı. Yani okumak için bu kadar nedeninizin varken sakın kaçırmayın derim ;)

Kısacası kitabımız eğer Los Angeles kısımını görmezden gelirseniz tam puanlık, tekrar tekrar okumak isteyeceğiniz ve içinde her duyguyu barındıran muhteşem bir kitaptı :) Bundan sonra Rush Too Far'a geçeceğim ve onun yorumunu da en kısa zamanda yapacağım. Ondan sonrasında da ne yazık ki çiftimize veda edeceğiz :( Yani diğer kitaplarda eminim ki göreceğiz ama onların ağzından okumak kesinlikle çok ayrı bir hazdı. Küçük Kız'ma beni gaza getirip seriye başlattığı için çoooooook teşekkürler <3

Kendinize ve kitaplarınıza bir sonraki yorumumuza kadar iyi bakın! Ve aşağıdaki düğün şarkımızı dinlemeyi da unutmayın, bizzat yakışıklımız tarafından Blair'a yazılmıştır ;)

Yorum Gönder