OLİMPOS'UN KANI (The BLOOD of OLYMPUS) by RICK RIORDAN | OLİMPOS KAHRAMANLARI SERİSİ 5


Tanıtım:
Nico di Angelo onları uyarmıştı: Hades'in Evi en kötü anılarınıuyandıracak, hayaletlerini huzursuz kılacaktı… Nitekim şimdiher biri zor durumda. Teker teker korkularıyla yüzleşmektenbaşka çareleri yok. Jason, küçükken onu terk eden annesinin hayaletiyle karşıkarşıya. Bir lider olarak gücünü nasıl kanıtlayacağını bilmese de,annesinin yaptığı gibi sözünden vazgeçecek değil. Nico, bir kez daha Reyna ve Koç Hedge ile gölge yolculuğuyaparsa hayalete dönüşebilir. Yine de bu karar, kehanetinbelirttiği gibi başka birisinin hayatını kaybetmesini engelleyebilir. Athena Parthenos'u, savaş patlak vermeden Melez Kampı'nagötürmeye çalışan Reyna'nın peşinde zalim bir avcı var. Korkularını yenmeye çalışan Piper, üzerine düşeni yapmak içinhazır. Leo ise planının işe yaramamasından ve arkadaşlarınınişine karışmasından endişe duyuyor. Oysa hepsi biliyor ki, Toprak Ana'yı alt etmek için içlerinden biri ölmeli…

Rick Riordan, çok satan Olimpos Kahramanları serisinin sonkitabında, melezlerin hafızalara kazınan macerasını noktalıyor. Kahramanlar, tanrılar ve canavarların tek tek sahneye çıktığı Olimpos'un Kanı'nda heyecan doruğa tırmanıyor!






Ait olduğu serinin final kitabıdır.
Bolca hüzün ve karmaşık duygular barındırır T.T

Bir insan hiç mi öncesinden ders almaz? Ya da hiç mi acıma duygusu olmaz? Yazarım, bir önceki kitabın yorumunda önsöz için dediklerim için ben de üzgünüm, çünkü ne dediysem az demişim! -_- Sen nasıl bir insansın ya, nasıl bir troll yaşıyor içinde de utanmadan bu önsözü yazabildin?! Damn, hele o kitabın sonu? Are you kidding me? O.O Sen normal bir kitap sonu yazmıyorsun, bir serinin final sonunu yazıyorsun, nasıl o şekilde ucunu açık ve kitabı tamamlanmamış bırakabilirsin?!!! Ahhh, bir şeyleri fırlatmak, kırmak ve sonra oturup hüngür hüngür ağlamak istiyorum T.T Bu kitap tüm bünyemi altüst etti, yetmedi yaşama sevincimi emdi ve şimdi de içi boş bir kabuk olarak bıraktı. Yazar yine yapacağını kendini hiç tutmadan, sonuna kadar keyif alarak ve bizlere zerre acımadan yapmış. Sonunda da ortaya muhteşem/felaket bir final kitabı çıkarmış. Bize de okuyup okuyup göğsümüzdeki boşlukla ve karmaşık duygularla Apollon'un kitabının çıkmasını beklemek kaldı. Ki onda bile bizimkilerin olup olmayacağı meçhul ya, neyse :( 

Karmaşık duygularım ve ben bir süre kendimizi dizginliyor, biraz da kitabımızın konusundan bahsetmeye başlıyoruz:

Kitabımız kahramanlarımızın Hades'in Evi 'nde yaşadıkları olayların sonrasında, görevleri için önemli bir dönüm noktası olan bir başka felakete atlamalarıyla başlıyor. Ki kılık değiştirip türlü gigant, ruh ve bir hain topluluğunun arasına sihirsiz girmeye çalışmanın ne kadar berbat bir durum olduğunu düşünürseniz düşünün hiç biri Jason'ın bulunduğu durumla karşılaştırılacak gibi değildir. Çünkü Zeus oğlu tamamen bitap ve felaketiyle karşılaştığında yıkık bir haldedir ki sonunu getiren de bu olur. Yani neredeyse ;) Ama merak etmeyin, hikayemiz daha yeni başlıyordur. O nedenle yeterince hüzün yaşayamayacağız ya da dünyanını sonunu göremeyeceğiz diye endişelenmenize gerek yok. Yey! Dediğim gibi, sevgili yazarımız kitabı yazarken hiç kendini sakınmamış, o nedenle tam olayların en can alıcı ve ne olduğuyla ilgili tırnaklarınızı kemirirken birden tüm ışıkları söndürüyor. Ve ışığı tüm heyecanınızla tekrar yaktığınızda da sizi Reyna'yla karşılayarak bir başka korku ve şaşkınlık karışımının ortasına bırakıyor. Ki diğer kitaplardan buna her ne kadar alıştığımızı düşünsek de gerek uyanış zamanının gelmesi gerek final kitabı olması gerekse de Yediler Kehaneti sebebiyle diken üstünde hop oturup hop kalktığımızdan Rick'in her defasında yaptığı bu tehlikeli geçişler sebebiyle finale kadar ufak ufak krizler geçiriyor ve finalde de direkt ölüyoruz... Şaka yaptığımı düşünebilirsiniz ama kitabı bitirip de elinizdeki o son demeye bin değil milyon şahit gereken finalle öylece kalakaldığınızda ne demek istediğimi anlayacaksınız sanırım -_- Neyse, her zamanki gibi dağıldım ama konumuza dönersek... Yazarımız bizi ikiye ayrılmış ve birbirlerinden zıt yönde ilerleyen grubumuzla her karşıladığında hem karmaşa eksik olmuyor hem ölüme bir adım daha yaklaşıyoruz hem de dünyanın sonuna. 2. Argo kısımlarını okurken kahramanlarımızın başlangıçtaki görevleri sayesinde öğrendikleri bilgilerle engelleri aşarak görevleri için gereken malzemeleri toplamalarını ve 1 Ağustos günü gerçekleşecek Gaia'nın uyanışını engelleme çabalarını okuyoruz. Ama hiç biri böyle yazıldığı kadar kolay değil, zira melez olmak kaosun ve düşmanların onlara bir an bile aman vermemesi demek. O nedenle her olayla birlikle melezlerimizin ölüme yaklaşma anlarını nefesinizi tutarak okuyor ve kendinizi onlara zarar gelmemesi için tanrı evebeynlerine kızarken buluyorsunuz -ya da Gaia ve yandaşlarına söverken ;) Diğer taraftan da Nico ve Reyna'nın Yunanlı ve Romalı melezlerin savaşını engellemek adına heykeli kampa ulaştırma çabalarını okuyoruz. Ki bu kısım benim için hep en zor kısım oldu. Çünkü ne zaman Nico'yu okusam gözlerim doluyor ve boğazım düğümleniyordu T.T Hele de yolculuklarının onun için ölüm demek olmasını bile bile çabalaması, bir yandan da hiç bir yerde yeri olmadığını ya da istenmediğini düşünmesi... Tüm bunlara ve daha fazlasına rağmen onun o çabasını okurken her seferinde "Allah'm ne olur, şu yazar kalp denen organını hatırlasın da çocuğum bir gün yüzü görsün, bir gülümsesin" dedim. Şimdi bile, sonunu bilmeme rağmen, gözlerim doluyor hatırladıkça... Dediğim gibi bir yandan 2. Argo ve tayfasının Gaia'nın uyanmasını engelleme çabalarını diğer yandan iki ayrı kampın melezlerinin canları pahasına bir kıyımı engelleme çabalarını okuyoruz. Ki bunu gerçekleştirmeye çabalarken bitmek tükenmez düşmanları, ölüme her seferinde daha da yaklaştıkları savaşları, davetsiz misafirleri, rotalarından çıkaran süprizleri ve sonu gelmez hüzünleri saymıyorum bile :/ Peki sizce kahramanlarımız tüm engellere rağmen görevlerini başarabilecekler mi? Yoksa başarısız olup Gaia'nın uyanışıyla birlikte dünyanın yok oluşunu mu izleyecekler? Peki ya kehanetteki ölecek olan melez, aralarından kime veda edecekler ve sonsuzluğa uğurlayacaklar? Ahh, bir de kafaları oldukça karışık tanrılar var değil mi? Onlar ne olacaklar, daha da önemlisi onların yokluğunda melezlerimize neler olacak? Zira gigantlar için melezlerin tanrılar ile beraber savaşmaları gerek değil mi? Öyleyse mağlubiyet kaçınılmaz mı yoksa zafer için hala umut var mı? Hepsi ve çok çoooook daha fazlası için serimizin son kitabını okumanızı şiddetle tavsiye ederim ;)

Kitabımız konusunda sevdiğim ve sevmediğim kısımlar öylesine karışık ki o.o Çünkü yazarımızın tarzını kanıksamak mı desem yoksa kötü olayları bile etkileyici yazma yeteniği mi desem bilemediğim bir şekilde neyden nefret etsem yazarımız aynı zamanda beni o konuda büyülüyor da. Yani nasıl büyülemez ki? Adam kötü bir olayı kendini hiç tutmadan yazarken bile sizi büyülemeyi başarabiliyor ve siz o olayın sonunda ruhunuzu teslim etme raddesine gelseniz de aynı zamanda ne kadar büyüleyici olduğunu düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz... Ahh, tam şu anda birkaç spoiler vermek isterdim ama bu benim aldığım zevki almanızı engelleyeceğinden dolayı susuyorum :/ Yine de birkaç konu var ki, her ne kadar kitabımıza bayılsam da, göz ardı edilemiyor ne yazık ki :( İlk olarak çeviri konusunda birçok yerde rahatsız edici şekilde olması sinirlerimi bozdu. Hele cümleleri birkaç sefer okumak zorunda kalmam... Okuduğum bazı kitaplara göre iyi bir çeviri olsa da Percy kitaplarında pek böyle şeylerle karşılaştığımı hatırlamadığımdan ve tahammül seviyesini aştığından belirtmek istedim açıkçası. Zira Yosun Kafa 'mın hiçbir kitabına böyle şeyleri yakıştıramam ben -_-** Bir de, söylemekten dilimde tüy bitiren, kitabımızın o son demeye şahitler isteyen finali var :@ Kendimi aşırı ve şiddetli derecede trollenmiş hissetmek dışında bir şey düşünemiyor ve yazamıyorum. Hah! Bunlar dışında aslında daha pek çok öfkelendiğim ya da hoşuma gitmeyen şeyler oldu ama kitap ilerledikçe ya telafisini okudum ya da işin aslını öğrendim. O nedenle bu ikisi dışında pek bir şikayetim yok :)

Sevdiğim kısımlara gelecek olursam... Aslında bu kısımı saysam ya da kendimi tutmasam bitirebileceğimi pek sanmıyorum. Zira okurken ne kadar olumsuz duygular içinde olduysam bir o kadar hatta daha fazlasıyla da olumlu duyguları hissettim. Sanırım en sevdiğim kısım, kitabı bitirip geriye bakacak olduğumda tüm karakterlerimizin nasıl değiştiğini, geliştiğini ve daha da olgunlaştığını okumak oldu. Hele de kendilerine yer bulamayanlar ya da kendi hayatlarında huzur bulamayanların :) Tabi ki en önemlisi Yosun Kafa'yı tekrar okumak, Annabeth ile yan yana yüzeyde görmek, önceki kitapta yaşadıkları olaylardan sonra iyileşmelerini izlemek ve eski dostlarla tekrar karşılaşma fırsatı yakalamaktı benim için <3 Ama bu yolculuk sırasında Valdez'in içte de huzur bulup Leo Reyiz  olmasını, Jason'ın hayatta doğru amacını edinmesini, Hazel'in babasının çocuklarına ait o lanet döngüyü kırmasını, kendi bedeninde bile pek huzur bulamayan Frank'in hem fiziksel hem de ruhsal olarak gelişip olgunlaşarak geldiği soya yaraşır olmasını ve Piper'ın kim olduğunu kabul ederek muhteşem bir lidere dönüşümünü okumak da oldukça keyifli ve duygusaldı. Sona geldikçe bunları hatırlamak ve şimdiki hallerini okumak gerçekten de gurur vericiydi. Nico; Hayalet Kral, bahtsız çocuğum... O ve Reyna'nın hikayesini okumak ve daha sonra finaldeki o kısımlar, spoiler olmaması için konuşamam ama kesinlikle okunmaya değer olduklarını söylebilirim ;) Bunlar dışında kitap boyunca yazarın tansiyonu yine en baştan en üst seviyede tutması ve kitap sonuna kadar aldığımız nefesi verdirtmemesi yine muhteşemdi *.* Tamam, kabul, sondaki birkaç yer klişe sahneler gibiydi. Ama, ama... kabul edelim ki klişe olması ihtişamından ya da okurken otuziki diş birden pişmiş kelle şeklinde sırıtıp kalbinizin güm güm atmasından sizi alıkoymuyor öyle değil mi? ;) Nasıl güzeldin sen öyle *.* Yine de bu sözlerim sonu için, yanlış anlaşılma olmasın sonu derken son satırlarından bahsediyorum, geçerli değil. Hele de o son 5 kelime için hiç geçerli değil! Grrr... Bu adamdan nefret ediyorum ama aynı zamanda böyle bir dünya yarattığı ve böylesine muhteşem bir şekilde yazdığı için çok seviyorum da. Ne olacak benim bu halim O.o Bunlar dışında kitapta ortalarda güldüğüm bir iki yer olsa da sanırım en çok sondaki o savaş kısmında kahkahalara boğuldum. Hele de Connor'ın o sözü ve Percy-Annabeth-Nico konuşması. Kesinlikle tam bir efsaneydi! :D Hala hatırladıkça otuz iki diş sırıtıyorum ve bir yandan da her şeye rağmen gözlerim doluyor. Çok iyiydi işte ya, Rick'in son dakka troll golünü saymazsak, yazarımıza rağmen muhteşem bir kitap okuduk kesinlikle :) Yine de, içimde bir yerlerde, Apollo'nun hikayesi -sanırım seri olacak- sayesinde kahramanlarımızı görmeye ve daha iyi bir son yakalama şansımızın olacağına dair bir umut var. Umarım o şekilde de olur ;) Aslında yazmak istediğim o kadar şey var ki, birini bile yazsam okurken kafanızda oluşan bir teoriyi tetileyeceğimden ve okuma keyfinize engel olacağımdan korkuyorum. O nedenle burada bırakıyorum şimdilik...

Eğer siz de yazarımıza rağmen muhteşem bir final kitabı okumak ve durdurak bilmeden, yaşacağınız duygular ve olaylar karmaşasıyla son nefesinizi vereceğiniz ama her anından da keyif alacağınız bir kitap okumak istiyorsanız kesinlikle kitabımızı benim yaptığım hata gibi yapmadan bir an önce okumanızı tavsiye ederim. Zira tüm her şeye rağmen eski dostları tekrar görmek, yenileriyle tanışmak ve kahramanlarımızı tekrar okuyup bir sona varmak kesinlikle oldukça keyif vericiydi. Yani Rick Amca'dan beklendiği üzere, bizi bir kez daha muhteşem bir kitapla, ucu açık ve ilerisi için vaatlerle ama bir yandan da huzurlu bir finalle bıraktı. Yalnız ayrıntıya dikkat edelim, Rick Amca'ya göre, sonra bizi kandırdın demeyin :D Yani eğer serimize başlamadıysanız bir an önce başlamanızı, benim gibi veda etmekte zorlanıyorsanız da hemen elinize alıp okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Çünkü artık veda edip kahramanlarımızı dinlendirmenin, bir melez ne kadar dinlenebilirse, ve yeni maceralara atılarak yeni dostlar edinmenin zamanı geldi -Magnus Chase- :)

Kendinize ve kitaplarınıza iyi bakın, en kısa sürede başka maceralarda görüşmek üzere...

Yorum Gönder