THE ORIGINALS: YÜKSELİŞ by JULIE PLEC | YORUM


Herkese keyifli pazarlar :)

Bugün sizlerle konuk olduğum Kitap Canavarları ile Blog Turları  aracılığıyla The Originals: Yükseliş by Julie Plec  kitabımızın yorumunu paylaşacağım. Ama öncesinde isterseniz kitabımızın ve yazarımızın tanıtımına aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz. Ayrıca turun bügünkü diğer ev sahibesine yine aşağıdaki linkten ulaşarak ön okumamızı okuyabilirsiniz :D Yorumumuza geçmeden önce, postumuzun sonundaki rafflecopter aracılığıyla kitabımızın çekilişine katılmayı unutmayın lütfen ;) Ve şansınızı arttırmak için Kitap Canavarları  'nın facebook ve instagram sayfalarındaki çekilişlere de katılmayı unutmayın! :)





Öncelikle sizi kitabımızın yazarının aslen senarist olduğu konusunda uyarmam gerek, ondan sonra da Kökenlerimizi eğer Vampir Günlükleri  ya da aynı adlı diziden tanımıyorsanız bol entrika ve karmaşaya hazır olmanız konusunda... Zira kitabımız tam da yazarımızı tanıyanların bekleyeceği gibiydi. Tamam, tam da kısmı az birazcıcık abartı olabilir, zira işlediği dönem daha Kalus'mun hayattan yediği tokatların birikip onu görkemli yaptığı yıllar değil. Hayır! Birazcık daha toy olduğu dönemler gibiydi sanki ama yine de muhteşemdi. O halde bile kendi olmaktan vazgeçemedi ve yine ortalığı birbirine katarak taş üstünde taş koymadı biricik hybrid Köken'm <3 Ki kitabın son kısmını da düşünürsek olanlar olacakların habercisiydi sadece. Çünkü Klaus'm her çöküşünden sonra daha da görkemli olduğundan bir sonraki kitabımızı okumak için oldukça merak duyuyorum *.* Ki kardeşlerinin durumları da hesaba katılırsa bunda yalnız da olmayacak ;)

Şimdi bir soluklanalım ve kitabımızın konusuna bakalım:

Kitabımız 9 yıl öncesinden, 1713 yılından, başlıyor ve olayların sebeplerinden biri olan karakterimizin bize ilettiği çarpıcı olaylar sonucunda bizi 9 yıl sonrasına, tam da olayların başladığı 1922 New Orleans gecesine götürüyor. Ki ne gece ama! O.O Sırf olay çıkmasın diye olayı anlatmadıkları Klaus'm yine de bir şekilde olaylara dahil oluyor ve kurt adamlar ile cadılar arasında, birbirlerine düşmanken daha da sevdiği düşmanlarının, barışı başlatacakları gecede barışın sembolüne vuruluyor. Ve olaylar tam da işte bundan sonra başlıyor. Zira, bilmeden de olsa vurulduğu Vivian yarı kurt yarı cadıdır ve anlaşma gereği bir kurt adam ile evlenerek iki ırk arasındaki barışı sağlayacaktır. Zaten yeni vampir yapılmaması, toprak alamamaları vs. gibi dertlerden canı sıkkın olan Kökenimizin canı bir de etkilendiği kızın onu hak etmeyen bir kurtla evlenip düşmanlarının birleşecek olması fikriyle daha da sıkılır. Ve kafasına ne koyduysa almayı her zaman başarabilmiş melezimiz tam da o anda çarklarını döndürmeye, hak etmeyenin elinden kendisinin olması gerekeni almaya karar verir. Ne var ki planlar yapan sadece kendisi değildir. 9 yıldır orada bulunup da evi diyecekleri bir yere hala sahip olmamaları canını sıkan Ellijah ve o geceki kavgadan sonra kendilerine adam toplamayı görev edinmiş Rebekah'ın da kendilerince ailelerini korumak için planları vardır. Ama tabi ki de Kökenler söz konusu olduğu her daim gibi hiç bir şey plana uygun gitmez ve bir kez daha karmaşa kendini baş gösterir. Peki ya üç kardeşin de planlarına rağmen New Orleans onları yenebilecek mi yoksa dünyanın yaptığı gibi Mikaelson'lara boyun mu eğecek? Peki ittifak, gerçekten de bunca yıldır ölümüne bir nefret ve kavga içinde olan iki tür anlaşabilecekler mi? Yoksa kapılı kapılar ardında asıl niyetler çok mu başka? Ya Köken kardeşler, birlikte ayrı olduklarından daha güçlü olduklarını anlayabilecekler mi yoksa bu onların yenilgisi mi olacak? Peki aşk mı yoksa güç mü? Her zaman güç peşinde olan Klaus bu kez aşkın kurbanı mı olacak ya da bir kez daha zaferin sahibi mi olacak? Hepsi ve sorularınızın çok daha fazlası için kesinlikle kitabımızı okumalısınız ;)

Kitabımızda sevmediğim pek bir şeydi yoktu. Çeviri ve yazım konusunda gayet iyiydi. Gerçi sanki ilk sayfaların kesimlerinde sorun yaşanmış gibiydi ama o da hatasız kul olmaz şözüne armağan olsun diyelim :) Bir de tabi geçmişte geçip de günümüz nimetlerinden faydalanamadığımız bir zamanda hikayemizin geçmesi var ki... şey, ona da yapabileceğimiz bir şey olmadığından rafın arkalarına itelim. Ve asıl sorunuma gelelim. Yani hikayemize. Daha doğrusu karakterlerimize... Ki tahmin edebileceğiniz ve dizisini izlediyseniz anlayabileceğiniz üzere... -_- Bir kere en çok müttefiklik durumunu destekleyen Kökenlere kızdım, yani bir insan düşmanlarının neden barış yapmasını ister ki? Yani bu kesinlikle mantıksız! Ve bu mantıksızlığı ne yazık ki sadece Klaus farkedebiliyor. Diğerlerinin farketmesi ise o kadar geç oluyor ki Klaus olmasa şimdiye kadar ne yaparlardı insan merak etmeden edemiyor valla -_- Bir diğer konu da, her zaman yaptıkları şey, kardeşlerimizin birbirlerinden bir haber olmaları. Tamam, o halde bile birbirlerini kollayıp felaketten sağ kurtulabiliyorlar ama yine de baştan beri beraber olsalar o felakete uğramalarına gerek kalmayacak bile. İşin asıl sinir bozucu yanı da bunun her seferinde farkında olup bir kez daha yapmaları, hah! o.o Son olarak, merak ediyorum da daha salak bir başkız yok muydu? Yani nedir bizim bu çektiğimiz? Klaus bebeğim, her seferinde mi darbe yer ya, ne zaman mutlu olacak şu çocuk? T.T Offf, düşündükçe işin içinden çıkamıyorum. Ne de olsa Kökenler bunlar. Tek bir duygu değil, çok duyguyla size adeta işkence ediyorlar. O nedenle burada kesiyorum ;)

Sevdiğim kısımlar... Yukarıda bir sinir boşalması yaşadıysam da bakmayın siz, söz konusu Kökenler olduğundan Rebekah'ın da her zaman dediği gibi sevgi ve nefret iç içe oluyor. Yani onları okurken bizi sinir edip zorlayan şeyler aynı zamanda okurken bizim oldukça keyif almamızı sağlayan konular. O nedenle çok olduğuna bakıp da gözünüzü korkutmayın sakın :D Yine dağıldım... sevdiğim kısımlar... açıkçası, tahmin edebileceğiniz üzere, o kadar çok ki. Ama en başta tabi ki de Klaus'm geliyor *.* Nasıl gelmesin ki?! Çoğu zaman aşık olduğu kişilerle beni çileden çıkarsa da ya da başta hareketlerini anlayamadığımdan kızdırsa da asıl niyetinin ailesini korumak olduğunu bilmek ve her seferinde onlar için gerekirse onlara karşı durduğunu görmek bile yetiyor. Bayılıyorum bu karaktere ya! <3 Aslında pek böyle karakterlerin taraftarı değilim ve aramızda kalsın ama Vampir Günlükleri  'nde ondan pek hazetmemiş olabilirim bir ara, ama kendi dizilerinde izlediğimden beridir ba-yı-lı-yo-rum *.* Nasıl bayılmayayım ki? Hem dizi üstüne bir de kitapta gidip de o kızın tüm yaptıklarına rağmen ona aşık olmasını okuduktan sonra insan nasıl dayanır? :( Kesinlikle anlatılmaz, yaşanır bir karakter :* Bariz olanın dışında... temponun bir an bile durmamasını seviyorum. Daha gelir gelmez geldiklerini belli edercesine olaylara başlamaları ve durdurak bilmeden bize sayfaları çevirtmeleri kesinlikle muhteşem. Ve okurken tamamen süpriz olan ama oldukça hoşuma giden bir diğer şey de 3, hatta başı sayarsak 4, bakış açısından kitabımızı okuyor olmamız. Benim çoklu anlatımlara olan zaafımı biliyorsunuz, bunun üstüne bir de Kökenlerin -özellikle de Klaus'un- bakış açısından okumayı eklersek halimi varın siz düşünün :) Aslında Ellijah ve Rebekah beklediğim gibiydi ama Klaus'u okumak kesinlikle oldukça farklıydı. Özellikle de şimdiyle karşılaştırıldığında daha toy kaldığı zamanları. Ama o zamanları okurken bile insan onun her şekilde hem amaçlarına hem de ailesine farkında olmadan bile yardım ettiğini anlayabiliyor. Ve sizi de bir kez daha büyüleyen bu oluyor, o uyuz kıza rağmen ;) Bunlar dışında birkaç şaşırtıcı ve hoşuma giden şeyler var ama bahsetmem kitabımız konusunda spoiler verebilir. O nedenle tam da burada kesiyorum ^^

Kitabımız dizimizle karşılaştırınca çok iyi gelmeyebilir. Zira işledikleri dönem olsun, o dönemdeki Kökenlerimizin durumu olsun birçok açıdan beklediğimden daha sakin bir kitaptı. Ama yine de muhteşemdi ve sevdim. Okurken elime aldım ve eğer okumam bölünmeseydi birkaç saate bitebilirdi. Öylesine akıcı bir kitaptı :) Yine de dediğim gibi, dizimizdeki tecrübeli Kökenlerimiz olmadığından beklediğinizden farklı çıkabilir. Ama bunun dışından okuduğunuzda seveceğinize inanıyorum. Hem Klaus'un bakış açısıyla okumak diyorum, bu bile bir an önce kitabımızı alıp okumanız için yeterli bir sebep değil mi ki? ;) *.*

Tura konuk ettikleri için Kitap Canavarları Ailesi  'ne teşekkür ederim :* Tur boyunca gıybetler olsun, muhabbetler olsun, her şeyle oldukça zevk aldım ^^ Süpersiniz kızlar :) Yarın turdaki son postumda tekrar görüşmek üzere. Kendinize ve kitaplarınıza iyi bakın...

Yorum Gönder