BUZKENTİN EN SOĞUK KIZI (The COLDEST GIRL In COLDTOWN) by HOLLY BLACK


Tanıtım:

Buzkent tüyler ürperticiydi. Tana bunu herkesten iyi biliyordu. Görkemli bir kafes,
tehlikeli bir hapishaneydi. Lanetliler ve onlarla eğlenmek isteyenler için kusursuz bir mezarlıktı.

Tana'nın dünyasında Buzkent denen, duvarlarla çevrili şehirler vardı. Karantinaya alınmış canavarlarla insanların yaşadığı Buzkentler, av ve avcının bir arada olduğu kanlı bir hapishaneydi. Ve Buzkent'in kapısından bir kez içeri girince, bir daha çıkamazdınız...

Tana son derece sıradan bir partinin sabahında uyandığında, kendini cesetlerin arasında bulacaktı. Korkunç katliamdan onun dışında iki kişi daha sağ kurtulmuştu. Tana'nın sevimli eski erkek arkadaşı ve korkunç bir sır saklayan, gizemli bir genç adam. Tana; üçünün de hayatını kurtarmak için bildiği tek yolu izleyecek, doğruca Buzkent'in dehşet verici kalbine gidecekti.

***

Daha öncesinde Demir Yıl  kitabını okuduğumda da sevememiştim o kitabı ama o zaman sorunun tam olarak kimden kaynaklı olduğunu bilmiyordum, çünkü daha önce Holly Black  kitabı okumamıştım hiç. Yani yazarımızı ve yazım tarzını tanımıyordum. Ama bu kitapla birlikte kesinlikle tescilledim, ben bu yazarı ve yazım tarzını sevmiyorum -_- Buradan da anlayacağınız gibi kitabımız benim için bir hayalkırıklığı oldu ne yazık ki :( Aslında güzel başladı ve sonlara doğru bir iki güzel şey oldu... oldu ama yeterli değildi diğer kusurlarını kapatmaya. Ve açıkçası kitabı bitirdiğimde de rahat bir oh çekip bir daha elime almamak üzere kaldırdım :/

Kitabımız hakkında uzun uzadıya bir muhabbet etmeden önce isterseniz gelin konumuza bir göz atalım:

KONUŞ BENİMLE (SPEAK) by LAURIE HALSE ANDERSON | YORUM


Herkese merhabalar :) 

Kitabımızın yorumuna geçmeden önce isterseniz aşağıdaki linkimizle birlikte kitabımızı ve yazarımızı tanıyabilir, daha sonrasında ise ön okumamızla kitabımıza biraz göz atabilirsiniz... Keyifli okumalar ^^

Bu arada kitabımızı sevgili İpek (Afroditin Güncesi) ve cancağızım Eren Nadir Akşamoğlu ile okudum. Onların yorumlarına da göz atmayı unutmayınız ;)




Kitabımıza başlarken, daha önce filmini izlememin de etkisiyle, açıkçası oldukça korkuyordum. Çünkü kitabımız hem konusuyla oldukça hassas hem de filminden daha başarılı bir şekilde anlatılmasını istediğim bir kitaptı. Bu nedenle hem okumaya hem de hayalkırıklığına uğramaya oldukça korkuyordum :( Neyse ki yazarımız tüm bu korkularımı silip süpürürcesine gerçekten iyi bir kitap sundu bize. Ki okurken yer yer ara vermek yer yer sinirden ya da olayın boğuculuğundan ağlamamak için elimden bırakmak zorunda kalmam da bunun kanıtıydı. Ama kitap bittiğinde ve sonundaki o süprizlerle de karşılaşınca gerçekten okuduğuma çok memnun oldum. Ve dilimize bu kadar geç çevirilmesine de oldukça üzüldüm. Çünkü kitabımız bence o yaştaki bir karakterin o acı olay sonrasında yaşadıklarını hatta yazarımızın da dediği gibi çok daha fazlasını tam da o yaşa ve karaktere uygun olarak oldukça güzel vermişti. İnsan okurken hem duygularına engel olamıyor hem de bir farkındalıkla çevresindeki insalara, tanıştığı kişilere ve arkadaşlarına karşı bir şekilde daha dikkatli olmaya yöneliyor. O nedenle kitabımız da benim için ayrı yeri olan ve bu yıl okuduğum o muhteşem kitaplar arasında bize verdiği mesajlarla yer alıyor <3

Tamam, konumuzu aslında nasıl anlatabileceğimden pek emin değilim ama mümkün olan en spoilersız şekilde sizlerle konumuzu paylaşacağım, bu arada da ben de o son olaylardan sonra biraz toparlanma fırsatı bulabilirim. Başlayalım öyleyse:

HER GÜN (EVERYDAY) by DAVID LEVITHAN


Tanıtım:
Her gün farklı bedende. Her gün farklı hayatta. Her gün aynı kıza âşık.

Uyandım. Anında kim olduğumu anlamam gerekti. Mesele sadece bedenim de değil… gözlerimi açtığımda kolumun renginin açık mı koyu mu olduğu, saçımın uzun mu kısa mı olduğu, şişman mı zayıf mı olduğum, kız mı erkek mi olduğum, yara bere içinde mi yoksa pürüzsüz mü olduğum… Her sabah farklı bir bedende uyanıyorsanız, vücut en kolay alışılan şey. Kavraması güç olabilen ise bedenin önceden yaşamış olduğu hayat. Her gün başka biriyim. Ben, kendimim; kendim olduğumu biliyorum ama ayrıca başka biriyim de. Hep böyle olageldi.

A'nın arkadaşı yok. Ebeveyni yok. Ailesi yok. Mülkü yok. Evi bile yok. Çünkü her gün başka birinin bedeninde uyanıyor. Her sabah farklı bir yatak. Farklı bir oda. Farklı bir ev. Farklı bir hayat.

Rhiannon'la tanıştığı anda ona âşık olan A için, gece çöktüğünde her şey sona ermiştir. Çünkü hiçbir zaman bir insanın bedenine ikinci kez girememektedir. Ancak A, genç kızı aklından çıkaramayınca ve Rhiannon onun yaşama sebebi haline gelince her gün, farklı hayatlar yaşamış farklı bedenlerde ona geri dönmeye çalışacaktır. Bir de onu aşkına inandırmaya…


Her Gün serisi ilk kitabıdır
Bu yazar cidden farklı O.O

Hem anlatım olarak hem de işlediği konu olarak kitabımız gerçekten de oldukça farklı bir kitaptı. Okurken sayfaları ardı ardına çevirmemi ve "bu nasıl bir hayat?" gibi soruları sordurup ne olacağını, nereye varacağını merak ettiren de tam olarak kahramanımız ve yazarımızdı. Ki yazarı cidden sevdim *.* Ne var ki aynı şeyi kitabın işleyiş tarzı için söyleyemeyeceğim :( Çünkü yazar alttan alta bize verdiği o güzel mesajları ve A ile tüm işlediği anlamlı şeyleri ne yazık ki yazdığı Rhiannon karakteri ile berbat etmiş bana göre. Ki bu durum kitap boyunca sinir olduğum en önemli unsurdu -.- Yine de tüm bu iyi kötü değerlendirmeleri arasında serimiz hakkında daha ilk kitaptan karar vermek istemiyorum. Çünkü kitap boyunca sinir olduğum yer kadar çokça da sevdiğim kısımlar bulunuyor. Bu nedenle ve meraklandırıcı sonun da etkisiyle ikinci kitabı oldukça sabırsız bir şekilde bekleyeceğim ve hem seri hem de kitabımız hakkındaki kararımı sanırım öyle vereceğim ;) Ama şunu da belirtmezsem olmaz, erken karara varmama kararımı etkileyen şey yazardı. Onu gerçekten sevdim :D Umarım bu seri dışındaki bir kitapla da tanıma şansımız olur ^^

Kitabımızın incelemesine geçmeden isterseniz gelin önce kitabımızın konusundan biraz bahsedelim: