EFLATUN ŞAFAĞIN KOKUSU (VIOLET DAWN) by MİNA HEPSEN
Etiketler:
eflatun şafağın kokusu,
kitap,
mina hepsen,
violet dawn
Tanıtım:
Violet sirkte keman çalıp dans ederek hayatını kazanan, kör genç bir
kızdır.
Ama koku alma duyusu öylesine gelişmiştir ki insanları, nesneleri ve hayvanları sadece kokularından hiç yanılmadan ayırt edebilir.
Çingeneler tarafından büyütülen Violet’ın tek amacı babasının katili olduğunu düşündüğü vampiri, İsmail’i bulup intikam almaktır.
İsmail’i bulmak için geldiği Londra’da vampirlerin lideri Patrick James Bruce’a âşık olur. Violet kokusundan Patrick’in kan içici olduğunu anlar ama yine de ona karşı koyamaz.
İsmail ile Patrick’in yakın arkadaş olduklarını öğrendiğinde Violet’ın bir karar vermesi gerekecektir.
Aşk mı, intikam mı?
Ama koku alma duyusu öylesine gelişmiştir ki insanları, nesneleri ve hayvanları sadece kokularından hiç yanılmadan ayırt edebilir.
Çingeneler tarafından büyütülen Violet’ın tek amacı babasının katili olduğunu düşündüğü vampiri, İsmail’i bulup intikam almaktır.
İsmail’i bulmak için geldiği Londra’da vampirlerin lideri Patrick James Bruce’a âşık olur. Violet kokusundan Patrick’in kan içici olduğunu anlar ama yine de ona karşı koyamaz.
İsmail ile Patrick’in yakın arkadaş olduklarını öğrendiğinde Violet’ın bir karar vermesi gerekecektir.
Aşk mı, intikam mı?
Tarihi vampirler serisinin 2. Kitabıdır.
“Kan Kırmızısı Ayın Altında”
kitabının devamıdır.
Unutmadan spoiler içerebilir!
Arkadaş nedir
benim bu çektiğim. Üst üste bir insana saç baş yolduran kitaplar mı denk gelir?
Tamam, sakinim ve başlıyorum.
Kitabı genel
olarak beğendim ve okurken bolca gülüp keyif aldım, ama beni ilk kitap kadar
vurmadı açıkçası. Belki de havasına alışamadım. İlk kitapta gizem ve kavga çok
diye yakındım. Şimdi de aşk ve normallik fazla diye yakındım –bir vampir romanı
ne kadar normal olabilirse işte. Artık ortası üçüncü kitaba diye umuyorum.
Kitap üzücü ve
iç burkan bir şekilde başlıyor. Kızımızın nasıl kör olduğunu
öğreniyoruz. Sonraki bölümde kitap bizi ileriki yıllara götürüyor. Violet,
çingeneler arasında yaşıyor ama hep babasının katili öldürmek var aklında. Çingeneler
arasındaki kahinin söyledikleri ile babasının katili olduğuna inandığı İsmail’i
bulmak için sirke katılıyor. Sonra ver elini Londra. Kitap yakışıklımız Patrick’in
ağzından da anlatılıyor. Onun bölümü ise Kuzey Klanı’nın yeni lideri
olması ve meydan okumalarla ilgilenme töreni ile başlıyor –daha önce klan
lideri James’ti.
Kızımızın çalıştığı
sirk Lonra’ya geliyor ve o gün Patrick’de tesadüf bu sirke gelmiş. Kızımızın çok
güzel keman çaldığını eklemeliyim. Tabi izleyiciler arasındaki İsmail ve Patric
de bundan çok atkileniyor ama bir talihsizlik kızımızın gösterisi yarım
kalıyor. Ama olsun bu sayede Patrick ile tanışıyorlar ve bizim kız hızlı
çıkıyor ;) Akabinde gelişenler ile
ikilimiz yakınlaşıyor, tüm sosyete zaten kızımıza –leydi keman- hayran, Angelica ve Michael ile iyi
anlaşıyor. Yani her şey güzel gidiyor daha ne olsun derken kızımız aradığı
İsmail’in sevdiği adamın en yakın arkadaşı olduğunu duymasın mı? –kızın şansı, İsamil'in sürekli çıkan işleri ve kader işte karşılaşmıyorlar, karşılaşınca da resmen tanışmıyorlar. Bundan sonrası
klasik bir karar anı ve işlerin ipe sarması oluyor. Finali güzel bitiriyor ve
diğer kitabı okumak için istek duyuyorsunuz :)
Şimdi gelelim
nelere sinir oldum. Bir kere tamam Patrick çapkın, biliyorum ama niye beni deli
etmek için o pis Elizabeth denen uyuzu yanına koyuyorsunuz. Hadi geldi yanına
sorarım sevgili lider, ne diye kovacağına kızla konuşursun anlamam. Anlasa anlayacağını
şimdiye ohooo… Neyseki kısa bir yerdi de topladım kendimi. Sonra niye kızımızı severken başkasıyla baloya gelirsin ki! Bunu da atlattık ama benim dertlerim
bitmez. Bu hödük herif istiyorki kız çalışmasın ben bakayım, başkasıyla
evlenmesin ama biz de evlenemeyiz. Neymiş sorumlulukları varmış, çocukları
olmazmış. O metresiymiş. Döverim valla yakışıklı demem dedim ama Allah’tan
Angelica her zamanki gibi imdadıma yetişti de şapşal aşığımızın gözleri açıldı.
Bir de kızımız var ki sormayın, İsmail olayını öğrenince Patrick’i azcık
kullandı. Sonra pişman oldu. Buralardan o kadar seslendim duymadı.
Bir de keşke şu vampirlerin gizemi ve olay için sonları beklemeseydi yazar.
Yani ilk kitap kadar yoğun olmasın ama baştan ara ara verseydi iyiydi. Ama
olsun böyle de beklemek baya heyecanlı oldu.
Bu kadar eksisene
fazlasıyla artısı bulunuyor. Bir kere İsmail ve Patrick dialogları beni
bitirdi. Sürekli gülüp kahkaha attığım yerlerdi. Hele birbirlerine hitap
şekilleri süper: “Türk” ve “İskoçyalı” Hatırladıkça bile hala gülüyorum. Angelica
ve Micaheal kardeşlerden ayrılmamamız iyi oldu. Onlarda bol bol vardı ve kitaba
renk kattılar. Zaten kitap sonunda mutlu bir süpriz oluyor Vio, Ang ve Micheal hakkında. Tek üzüntüm
Alexander’ı az görmek oldu. ilk kitapta kavuşma ve aşk azdı, bu kitapta buna
bolca doyduk. İki inatçı keçi misali her şeye tartışsalar da çok tatlı bir
çiftti. Patrick'n kızımız görmediği için onun gözü olması ve ona davranışları içinizi ısıtıor zaten. Kitabın başında gizemi tahmin ettim ama yazar bizi bir yerde ters
köşeye atıyor ve kendinizden şüpheye düşüyor hatta kesin yanlış tahmin ettim
diyorsunuz. Burasını sevdim çünkü baştan beri bilip sadece okuyor gibiyseniz
gözleriniz gerisinde açılıyor. Neredeyse unutuyordum. Bebekler oluyor. Yani
Angelica doğuruyor ama iki bebek daha oluyor. Ama kimin? Okuyun da öğrenin.
Şaşıracaksınız.
Son olarak seriyi
okumadıysanız okumanızı tavsiye ederim. Zaten çok kalın değil. Ortalama 240
sayfalık kısa ama oldukça güzel bir seri. Okurken keyif alacaksınız. İçinde hem
gizem hem aşk hem komedi hem de Türk vampirler var. Zaten beni başta çeken Türk
kavramıydı. Okuyan olursa ya da okuyorsa umarım keyif alıyordur.
Bir dahaki sefere kadar kendinize
ve kitaplarınıza iyi bakın!
Yorum Gönder