BEYAZ HELSİNKİ (HELSINKI WHITE) by JAMES THOMPSON


Daha önce size tanıtımını yaptığım Ephesus Yayınları'ndan Beyaz Helsinki kitabının bugün yorumunu yapacağım. Tanıtıma ulaşmak isterseniz buraya tıklayınız...


Ait olduğu serinin 3. kitabıdır
Hoşgeldiniz! :D

Yok arkadaş yok, bana böyle sert polisiyeler yaramıyor. Okurken tipten tipe giriyor, okuduktan sonra ise "nasıl yane?" diyerek şöyle bir kalıyorum! Bu kitapta da aynen böyle oldu. Gerçi bunun nedeni serinin 3. kitabını okumuş olmam olabilir ama okurken de diğerlerinin eksikliğini pek hissetmemiştim O.o

Kitaba ilk başladığımda gayet iyi gidiyorduk. Kari ve eşini, yaşadıklarını, kızlarını ve önceki kitaplarda neler olduğunu okurken diğer kitapları okumasam da bir sorun olmadı bu bağlamda. Çünkü yazar daha öncekileri çok detay vermese de bilmemiz gereken bilgileri bize gayet güzel bir şekilde açıklamış. Özellikle bunu kitabın akışını bozmadan yapmasını sevdim. Yani okurken kopmuyorsunuz olaydan, sadece geçmişi düşünüp şimdiye geliyor ve olaya bağlıyorsunuz bu bilgileri.

Ama gelgelelim kitap ilerledikçe
sevdiklerim bile sıkmaya başladı beni. Ve tabi yazar da anlatımını sertleştirdi biraz. Başlarda daha çok olaydan bahsettiği için alışkın olduğum bir anlatımlaydı. Ve tabi polislik olayları da hafif bir düzeydeydi. Ama ilerledikçe kitabımızın konusunu oluşturan olaya geldik. Bundan sonra ise kitap biraz kafamı karıştırmaya ve kahramanımız Kari'nin hem işinin hem de aile hayatının birbirine girmesiyle de beni zorlayıp sıkmaya başladı. Zorladı çünkü, daha teknik terimler kullanıldı hem de bolca. Tamam, polislik yapıyorlar ama bu kadar silah, tekne vb. konularda teknik bilgileri bize bu kadar yüklemeleri gerekmezdi. Açıkçası benim çok da ilgi alanım olmadığı için hem de bu kısımlar yazılırken uzun tutulduğu için okurken sıkıldım ve yoruldum.

Kafamı karıştıran kısımlar ise, olayların çok hızlı ve birden gerçekleşmesi oldu. Gerçi aile hayatında olacakların gidişatını yazar bize iyi bir şekilde ve tahmin etmemiz, kendimizi hazırlamamız için yavaş bir şekilde veriyor. Ama bunu diğer konularda pek yapamıyor ne yazık ki. Çünkü okurken -çok zorlu olan bir görev de bile- olayların hemen halledilmesi olsun, aile-iş arasındaki ya da sahnelerin arasındaki geçişler olsun çok hızlı bir şekilde olması beni hem afallattı hem yordu. Belki de bunun sebebi okuduğum kitaplarda genelde böyle bir olay olduğunda o konu üzerinde fazlaca durması, enine boyuna düşünmesi ve bize de tahmin etmek için seçenekler bırakmasıydı. Ama bu kitapta yazarımız bunu yapmak yerine gayet hızlı bir hayat tarzını benimsemiş. Kim bilir, belki de seriyi ilk kitaptan okusaydım bu kadar yadırgamazdım :D

Kitabımız, Kari Vaara'nın Finlandiya'nın meşhur bir meydanında amiri Jyri ile buluşması ve bu buluşmadan sonra görev değişikliği ile hayatının değişmesi sonucu başlıyor. Ama asıl değişim, Kari'nin tam da mutlu olacağı zamanlar -kızı yeni doğmuştur- beyninde bir tümör olduğunu öğrenmesi ve daha sonra ameliyat olması ile değişir. Çünkü ameliyat olduktan sonra, ameliyat sonucu oluşan bir takım sorunlar nedeniyle eskisi gibi değildir. Eskisi gibi olmaması yeni görevinde işe yarasa da aile hayatını gün geçtikçe mahvetmektedir. Üstüne bir de ülkeyi karıştıran bir cinayetin patlak vermesiyle işler iyice karışır. Ahh, bir de Moreau denen gizemli birinin ortaya çıkması her şeyi daha da karıştırır. Üstelik dost mu düşmen mı olduğu da belli değildir ama onda bir iş olduğu açıktır. Peki sizce kahramanımız Kari tüm bu dertlerin üstesinden gelebilecek mi? Her şeyi düzeltmek mümkün mü yoksa bir yerden düzeltirken bir yerden de batmak kanunun bir parçası mı?? Tüm cevaplar ve serinin devamı için kitabımızı okumanız gerekmektedir ;)

Son olarak şunu diyebilirim ki, kitabımız tüm bu sayfalar boyunca ciddi, kafa karıştırıcı ya da sıkıcı değildi. Okurken yer yer güldüm de oldu -özellikle başlardaki bir raporu okurken krize girdiğimi itiraf ediyorum. Uzun süre etkisinden çıkamadım :D Ve okurken yer yer de ağladığım ve üzüntü yaşadığım sahnelerde vardı. Aslında bunun olacağını düşünmezdim. Çünkü üzüldüğüm karakteri çok tanımıyordum ama yazar bana onu kısa sürede sevdirdi. Ölünce de gerçekten üzüntü duydum :( Bir başka üzüldüğüm nokta ise, gerçekleşmesinin iyi mi yoksa kötü mü olduğuna karar veremediğim bir noktaydı. Ama bir sonraki kitapta o konuda neler olacağını merak etmiyorum da değilim :)

Sonuç olarak, çok farklı ve garip bir anlatımı olan, orta şeker denebilecek tarzda şaşırtıcı bir kitaptı. Ama ne yazık ki kendileriyle uyuşamadık.


Anlaşamadığınız bir kitaba yorum yazmak zor valla.
Ama umarım olmuştur.
Okuduğunuz için teşekkürler :)
Kitaplarınızla keyifli hafta sonları ;)

Yorum Gönder