YERKARA (EVERNEATH) by BRODI ASHTON


Konusu hakkında bilgiyi daha önce burada paylaşmıştım. *Tık*
Şimdi de sizlerle kitap hakkındaki yorumumu paylaşacağım. Hoşgeldiniz :)

Everneath serisinin ilk kitabıdır.
Bir YA kitabıdır.
Keyifli okumalar...

 Kabul ediyorum, yazar iyi yazmış ve duyguları çok iyi vermiş. Ama arkadaş o kadar melankolikti ki! Okurken çok kötü oldum, etrafımdaki esprilere bile gülemedim sırf Nikki'ye üzülmekten. Yani duygusal bir günde okunması gereken bir kitaptı. Emin olun, Nikki öyle bir zamanda size çok güzel eşlik edecektir :)

Kitap hakkında dedikodu yapmadan önce gelin bir neler oluyor göz atalım:

Kitabımız Nikki'nin Yerkara denilen yerde Beslenme'nin bitişi ve Cole ile uyanmasıyla başlıyor. Cole, Nikki'nin diğerleri gibi olmadığını daha o zamandan anlıyor. Ve yıllardır aradığı kişinin Nikki olduğuna sevinemeden kızımız tekrar kendi dünyasına dönüyor. Böylece de kitabımız başlamış oluyor.

Kızımızın yeryüzüne çıkmasının bedeli 6 ay sonra tüneller denen kötü yere dönecek olması. Kızımız da zamanı tükenmeden, önceki gidişinde veda edemediği kişilerle vedalaşmak ya da pişman olduğu şeyleri düzeltmek istiyor. Kitabın ilk başlarında anılarını yavaş yavaş kazanmasını ve yaşadığı zorlukları görüyoruz. Kitap ilerledikçe de neden Yarkara'ya gitmeyi seçtiğine ve hayatını düzeltme çabalarına tanık oluyoruz. Sonlara doğru ise kaderini değiştirmek için yaptıklarını okuyoruz. Peki sizce Nikki, yeryüzeyde hayatını eski yoluna koyup kaybettiklerini kazanabilecek mi yoksa buraya gelerek aslında hakkını boşa harcamış ve tünellere haketmediği şekilde gitmiş mi olacak?? Ya da hiç beklemediği bir şekilde tünellerin o kötülüğünden kurtulup normal yaşantısına dönebilecek mi??? Tüm sorularınızın yanıtları için kitabı okumalısınız ;)

Karakterlere bir bakış atarsak:

Nikki; annesinin ölümüyle babası ve kardeşiyle kalan acılar içindeki bir kızdır. Çok sevdiği ve sonunda sevgisinin karşılığını bulduğuna inandığı sevgilisi Jack yüzünden Yerkara'ya gitmeye karar vermiştir -yani her şeyin sebebi bu pislik!- Ve yine onun için dönmüştür. Ama döndüğünde aradan uzun bir zaman geçmiş ve çok şey değişmiştir. İşte bu değişen şeyler canını çok yakmaktadır. Okurken beni çileden çıkaran ve sayesinde depresyonun köşelerinde gezindiğim bir karakterdir kendileri :D Sonlara doğru aklı başına daha çok geldi ama olan bana oldu -.-

Yeryüzüne tekrar dönme sebebi, beni delirten ve sinir eden, gereksiz varlık olan Jack var bir de. Kitapta yazar, onun kızımızı üzmesinin elinde olmadığını söylese de ben sevemedim bu karakteri. Zira daha güçlü ve kararlı bir yapıda olsa bunların hiçbiri olmazdı. Gerçi kızımız Yerkara'ya gidince çok çabalamış onu bulmak için ama tren kaçtıktan sonra kopan yaygara neye yarar! Kitap boyunca her hareketiyle gözüme battı, sonunda yaptığı şey olmasa kesinlikle nefret ettiğim bir karakter olurdu.

Jack'den daha iyi değil, gitar olayı da berbat ama Cole'ü sevdim. Yine de şımarmasın hemen, sadece Jack'e kıyasla sevdiğim bir karakter. Onun hakkında çıkarıcılığı dışında emin olduğum bir şey yok. Kızımıza olan ilgisi ve sevgisi gerçek mi bilemem ama ben gerçek olduğunu düşünmeyi yeğliyorum :D İkinci kitapta acaba nasıl bir yeri olacak ya da yazar onun hakkındaki soru işaretlerini kaldıracak mı?? Bu sorularımın cevabı ve sonu için 2. kitabı sabırsızlıkla bekliyorum zaten ;)

Belki de kitaba bu kadar kararsız olma nedenim önceden aldığım duyumlar ve tanıtım yazısı sebebiyle mitolojik bir aşk belki de bir başka Hades ve Persephone -özellikle böyle olur diye çok duymuştum :( - hikayesi beklememdi. Onun yerine oldukça melankolik, duygusal ve beni çileden çıkarıp delirten bir kitap buldum.

Yazarın bir geçmiş bir gelecek yapmasını sevdim. Hem melankoliden kurtulup rahat bir nefes aldım o zamanlar hem de kitabın ilerisi için bir merak oluştu okurken. Ama keşke geçişleri daha hafif tutsaydı. Zira bazı yerlerde öyle hızlı yapmış ki, hiç beklemediğim anlarda geçmişe gitmesi beni tepetaklak etti.

Bir de kitapta en çileden çıktığım yer, Jack'in en kötü ve tehlikeli zamanda onu değil de Jules'u seçtiğini gördüğü halde ağzı açık ayran delisi gibi ilk fırsatta Jack'e koşması! Sen tüm bunları gör, Jack'in tüm pisliklerini bil, Jules'ün kazığını da öğren ama yine de hepsine eskiden gördüğün gözle bak ve yaptıklarına tepkisiz kal! Yazarken bile ağzımdan alevler çıkaracak gibi oluyorum. Bir de insanların sürekli Jack Nikki'yi affetmeli mantığı da ayrı bir köpürme ve sinirlenme nedenim.

Son olarak kitap için bir grafik çizmem gerekirse; başı iyi, ortalara doğru melankoliyle boğması sebebiyle bıktırıcı ama sonlara doğru kesinlikle başarılı bir şekilde yükselişe geçiyor diyebilirim.

Benden bu kadar...
Beni delirten ama yine de ikincisi için bekleten bu kitap için bir gün iyi bir gün kötü düşünsem de sevdim ben bence. 
Herkese iyi akşamlar :)
Kendinize ve kitaplarınıza iyi bakın!


Yorum Gönder