THE ORIGINALS: DÜŞÜŞ by JULIE PLEC | YORUM
Etiketler:
Düşüş,
Go Kitap,
Julie Plec,
The Originals
Herkese merhabalar :)
Bugün sizlerle ilkini de keyifle okuduğum kitabımızın yorumunu paylaşacağım. Ama öncesinde isterseniz hem ilk kitabımızın tanıtımına ve yorumuna hem dizi kitap karşılaştırmasına hem de dizimizle ilgili inceleme aşağıdaki linklerden göz atabilrisiniz ;) Ayrıca aşağıdaki linkler yardımıyla kitabımızın tanıtımına da bakabilirsiniz ^^
*****
Yine çok güzeldi ya *.* Tamam, kitap dizisi gibi bir tat vermiyor ama o dönemi ve o dönemdeki kardeşlerin durumu da düşünülünce kesinlikle verdiği tat yeterli. Hatta artıyor bile :D Seviyorum ya ben bu seriyi, ki dizisindeki bağımlılığım da bunu anlatmaya yetiyor bile ;) Tek sorunum kitapların çok kısa gelmesi, yine tek oturuşta biten bir kitap oldu. Ve devam kitabı elimde olmadığından deli gibi bir özlem içindeyim T.T Umarım Go! Kitap diğer kitabı da yine hızlı bir şekilde çıkarır da kısa sürede bu müptelası olduğum dünyaya geri dönebilirim :) Kökenler... özellikle de Klaus'm ve onun deliliği... Gerçi bu kitapta ilkinden, hatta onu tanıdığımdan beri daha da bir aşık Klaus okudum ama bu haliyle de her halinde olduğu gibi muhteşemdi <3 Ama, sanırım bu kitabın asıl olayı... bir dakika, yine heyecanlanıp spoiler vermeye başlayacaktım O.O Demek istediğim şu ki, eğer siz de bu paranormal dünyayı özlediyseniz bir an bile tereddüt etmeden elinize alıp okumaya başlayın. Ve eğer henüz tanışmadıysanız da ilk kitabını bir an önce alıp okumanızı tavsiye ederim. İkisi de kısa sürede biteceğinden o hızla bir de dizisine muhakkak başlamalısınız ;)
Tamam, yine hızımı alamayıp da yoruma devam etmeden önce hazırsanız konumuzdan bahsedelim biraz da:
Kitabımız, bir önceki kitabımızdaki tüm o felaketlerin kırk dört yıl sonrasında, o zamanlardan tanıdığımız Ysabelle'in ölümüyle başlıyor. Ki okurken bizi neden alakadar ediyor yenilgiye düşmüş cadıların hayatı diyebilirsiniz. Ama olay şu ki, Ysabelle'in ölümü kitaptaki tüm olayların başlangıcı oluyor. Zira o hayattayken daha akıllı davranan cadılar onun ölümünden sonra aynı bilgeliği ne yazık ki gösteremiyor ve tüm dünyayı yok olma eşiğiyle yüz yüze getiriyorlar. Peki olaylar nasıl başlıyor? Böyle felaketler genelde nasıl başlayabilirse; aşk! Aradan kırk dört yıl geçmesine ve her şeyin değişmesine rağmen biricik melezimiz Niklaus hala sevgili Vivianne'ın yasını tutmaktadır. Üstelik kendisinden beklenilmeyecek şekilde O.O Ve bu yas da onu en nefret ettiği çaresizlik duruma sürüklediğinden sonsuz aşkını geri getirebilmek için her şeyi göze almış bir vaziyettedir. Ki en tehlikelisi de budur. Çünkü o yas halindeyken şehri bir imparatorluğa çeviren Ellijah ve oranın bir ev olmasını sağlayan kızkardeşleri Rebekah için olaylar farkına varmadıkları bir hızla gelişir. Zira Klaus kafasına koyduğunu her zaman yaptığından ve istediğini ne pahasına olursa olsun alabilen biri olduğundan arayışları asla son bulmaz. Ve en nihayetinde, Ysabelle'in de ölümüyle birlikte, kızı Lily sonunda Klaus'un bu saplantısında yardımcı olamaya karar verir. Eh, tahmin edeceğiniz üzere, hem bir ölüyü diriltmek hem de işin içinde çaresiz bir Klaus'un olması sebebiyle işler çok yanlış gider. Hem de ne yanlış! :O Peki sizce kalbi kırık ve yaralı melezimiz istediğine kavuşabilecek mi? Ya da kavuşsa bile bedeli ödeyebileceğinden bile büyük mü olacak? Yoksa her şey aslında bir düzmeceden mi ibaret? Hem bu yolda yaptıkları yüzünden kardeşlerinin tepkisi ne olacak ve bunun sonucunda New Orleans daha neler çekecek? Peki ya kardeşler, tüm bu felaketlerin getirisinden sonra bile ayakta kalabilecekler mi yoksa bu yeni tehdit ev yapmak için bu kadar uğraştıkları tüm çabaların sonu mu olacak? Ya da şans tanrıçası bir kez daha Klaus'un yüzüne gülecek ve her şeyin sonunda bile büyük kazançlar yakalabilecek mi? Yoksa o bile ondan bıkacak ve sonunda o kadar yıl görmezden geldiği tehditlerinin yanında yer alıp Azrail'i mi olacak? Hepsi ve çok daha fazla sorunuzun yanıtı için kitabımızı bir an önce okumalısınız ;)
Kitabımız boyunca sevmediğim pek bir şeydi yoktu aslında. Hem kısa hem de sizi sürekleyen bir şekilde olması birçok şeyi unutup bu paranormal dünyaya dalıp gitmenizi sağlıyor çünkü. Yine de sevip sevemediğime karar veremediğim bir olay var ki, bahsetmezsem de pek olmaz sanırım ^^ Klaus, biricik melezimin bu kitapta onu tanıdığımdan daha farklı ve aşktan gözü kör bir şekilde olması. Hatta bu sebeple de tüm tedbiri ve her şeyi bir kenara bırakması açıkçası beni oldukça sinirlendirdi. Sık sık bu nedenle kitaba bağırıp çağırdım ama yine de sonuna kadar paşamın aklı yerine gelmedi -_- Bir yandan da onun bu kadar sevdiğini okuyup görmek ve talihsizce yitirdiği sonsuz aşkıyla kavuşmasını okumak güzeldi de. Zira bu sayede onun ilk kitaptakinden bile daha yoğun bir yönüyle tanışmış olduk. Ama dediğim gibi, beni oldukça sinirlendiren tedbirsizliği ve gözü körlüğü sebebiyle sanırım eski haline döndüğü o kısımlara kadar oldukça sinirlendirdi. Bunun dışında sanırım kavuşma kısımlarının ve sondaki bir kaç olayın kısalığının kötü olduğunu düşünüyorum. Zira diziden dolayı ne olacağını bildiğimizden keşke yazar karakterlerimizin ilişki ya da yakınlık kurduğu kişilerle olan zamanlarına daha çok yer verseydi :( Bunlar dışında ise kitabımızla ilgili bir sorun yaşamadım ^^
Kitabımızın sevdiğim kısımlarının başında bu sefer Klaus yok, ama onun bu kitapta sinir olduğum bir karaktere bürünmesi sayesinde kazandığımız bir başka artı var. Adam olumsuzken bile etki bırakmayı başarıyor valla *havalıgözlükemojisi* Zira bu kitapta çoğunlukla aşık, çaresiz ve tedbirsiz olduğundan dolayı arkasını toplamak, yarattığı felaketin durdurulmasını üstelenmek de kardeşlerine kalıyor. Bu sayede biz de kardeşleri daha yakından tanımış oluyor ve bir kez daha, daha kesin bir şekilde onların da Klaus'tan neredeyse aşağı kalır yanlarının olmadığını görüyoruz. Ama dediğim gibi nerdeyse ;) Çünkü Klaus bu haldeyken bile yaşadıklarıyla, asıl olaylara sonlarda yetişse bile yine en güçlüleri olduğunu bir kez daha kanıtlıyor *.* "Bu sefer kardeşleri öveceğim, Klaus'mun kitaptaki halleri beni sinir etti" dedim ama adam muhteşem arkadaş, dayanamıyorum ki! :D Köken kardeşlerimiz dışında bu kitaptaki savaşı daha bir sevdim. Hatırlarsanız bir önceki kitaptaki olaylar tadımızı damağımızda bırakmıştı. Zira işin içine büyü girdiğinden, hem de baya büyük bir büyü, olaylar çok hızlı gelişmiş ve ağız tadıyla bir kavga okuyamamıştık. Ama bu kitabımızda olaylar hiç de öyle değildi. Birçok kez savaşmak durumunda kalan kardeşler bizi kitap boyunca ilki gibi tadını damağımızda bıracak gibi görünse de sondaki savaşla birlikte uzunca bir süre oldukça tatmin etmeyi başardılar. Ve bu da okurken zaten akan kitabın bir anda nasıl bittiğini farketmemenizi sağlıyor ;) Bunlar dışında, aynı zamanda Kökenlerimiz dışında, Lisette karakterini oldukça sevdim. Tamam, başlarda önce sevmemiş sonra kararsızlığa düşmüş olabilirim ama zor zamanlarda gösterdiği o kickass yanından sonra kesinlikle sevmemek elimde değildi :) Keşke hep bizimle kalabilse, ama işler belli de olmaz. Belki dizide görürüz onu ya da bir sonraki kitapta cenazesini. Yazarımızın insafına kaldık gene yani -_- Tüm bunlar dışından aslında beğendiğim bir iki şey daha var ama muhtemelen spoiler olacağından onların sevgisini de içime akıtıyorum ;)
İlki hazırlık ve tanışma kitabıydı, bu kitapla birlikte kardeşlerin farklı bir yanını görmek ve olayların beklemediğiniz şekilde gelişmesini okumak, sonunda da bir sonraki kitap için şimdiden sabırsızlanmak istiyorsanız kitabımızı kesinlikle okumalısınız ;)
Bir sonraki yorumumuza kadar kendinize ve kitaplarınıza iyi bakın...
Yorum Gönder