WAKOLDA by LUCIA PUENZO


Cancağızım Eren Nadir Akşamoğlu'nun #52hafta52dogankitap  etkinliği için beraber okuduğumuz kitabımıza geçmeden önce onun yorumunu da izlemeniz için hemen aşağıya linkini bırakacağım ^^ Sonrasındaysa önce kitabımızın tantımını hemen ardından da kitabımızla ilgili yorumumu paylaşacağım :)

Saklama Kabı (Eren Nadir Akşamoğlu) Yorumu

*****

Tanıtım:
"Aşk, suç ortağı olmadan hayata geçirilemeyen yasadışı bir iştir."

Patagonya 1960. Arjantin'i bir uçtan diğer uca geçen Alman Doktor José'nin yolu Arjantinli bir aileyle kesişir. Ailenin kızı Lilith, Alman doktorun dikkatini çeker. Çünkü kızda anomali vardır ve doktorun ilgi alanlarından biri olan cücelik araştırmaları için iyi bir denektir. Doktor, Lilith'in varlığındaki tuhaflıktan adeta büyülenir. Kızın annesinin hamile olduğunu öğrenince, bu hamileliğe müdahale etme isteğine karşı koyamaz.

Soğuk, hesapçı ama son derece çekici bir adam olan José, Lilith'le arkadaş olup onu etkileyerek aileyle yakınlaşır. Öte yandan doktorla küçük kız arasında cinsel bir çekim, karanlık bir ilişki başlar. Ne var ki José aslında Auschwitz'de insanlar üzerinde yaptığı deneylerle ünlenmiş Nazi Doktor Josef Mengele'den başkası değildir ve geçmişi er ya da geç ortaya çıkacaktır. Lilith ise canını en çok yakan sırrı hayatı boyunca saklamak zorunda kalacaktır.

*****

Kitabı bitirdikten sonra böylesi hasta bir kişinin zihnini, dünyayı görüşünü ve yaptıklarını okumak kesinlikle tüm tüylerimi diken diken etti. Yani ne diyebilirim bilmiyorum O.O Yazar kesinlikle Nazi doktorunu/kasabını/canavarını, tüm o kötülükleri yapan Josef Mengele'yi iki yüz sayfa gibi oldukça kısa bir romanda bence oldukça başarılı bir şekilde aktarmış. Bir iki yeri sır perdesi olarak bırakmasına ve finalinden sonra devam etmemesine kızsam da gerçekten de tüm bunların ne kadar önemsiz olduğu kitap bittikten sonra bile etkisinden uzun süre çıkamamamdan anlaşılabilir. Hala bile bir nebze korku, çokça rahatsızlık ve ister istemez, kısa olmasına rağmen hikayenin başarılı bir şekilde yansıtılmandan dolayı hayran olmuş bir vaziyettiyim o.o Kitabı herkese tavsiye edemem, çünkü bazı yerlerin her yaş kitlesine hitap etmeyeceğinden eminim. Ama eğer tarihin o dönemleri konusunda merakınız varsa, okuduğunuz türden farklı olarak son derece gerçekçi ve çarpıcı, Nazi'lerin ne kadar hasta ruhlu olduğunu kısa da olsa iyi bir şekilde aktarıcak bir şeyler okumak istiyorsanız kitabımızı kesinlikle tavsiye ederim ;)

Kitabımız kısa olduğundan dolayı konusundan pek bahsetmek istemesem de kısa da olsa sizler için biraz değineceğim. Sonrasında da incelemem devam edecek:

Kitabımız Nazi Almanya'sı savaşı kaybedip de Führer öldükten sonra, yakalanmayanların yargılanmadan kaçtıkları dönemlerde geçiyor. Bu dönemlerde kendisi de bir kaçak olan Josef Mengele, Arjantin'de José ismiyle yolculuk edip güneye inmekte ve bir yandan da peşinde olanlardan kaçmaktadır. Bu kaçış sırasında her şeyi ardında bırakmış ve kendine yetecek para ile ne olursa olsun kopamayacağı insanlık dışı acımasız deneylerinin bilgilerini de yanında taşımaktadır. Ki son zamanlarda tek yaptığı İspanyolca dil çalışmaları ve kendisine haz veren eski çalışmaları hayatındaki tek iyi şeylerdir. Ta ki Lilith'e kadar. Lilith, doktorun en sevdiği uğraşlarından olan anomali sorunundan muzariptir ve bu sorun sebebiyle yaşıtlarından daha küçük gözükmektedir. Üstelik sadece bu da değil, babasının İspanyol olmasına karşın tam bir Ari ırkı örneği olması ve annesinin de ikiz bebek beklemesi doktoru bütünüyle büyüler. Ve tam da bu sebeplerle uzun süreden sonra yaşadığı özlem ve heyecanla bir şekilde kendini, kendisi gibi güneye inen bu ailenin yanında bulur. Zamanla tüm gariplikleri ve insanlarda uyandırdığı tedirginliğe rağmen ailenin güvenini bir şekilde kazanır. Ve sonrasında da insanlık dışı, tüylerinizi ürperten ve oldukça rahatsız eden ama bir yandan da okumayı bırakmayacağınız deneylerine başlar. Peki sizce doktor Mengele'nin Lilith için planları neler ve dahası daha doğmamış bebekler için ne tür şeyler tasarlıyor? Ya ailenin babası Enzo, doktordan hoşlanmadığı gün gibi ortada olsa da buna ne kadar dayanabilecek? Yoksa o da diğerleri gibi doktorun planına kanacak ve tüm içgüdülerine rağmen belirtileri görmezden mi gelecek? Hem Nazi doktorunun peşindekiler ne olacak, yakalanmasına ne kadar kaldı? Yoksa kötüler uzun yaşar dedikleri doğru mu ve asla yakalanmayacak mı? Tüm bu soruların hepsi ve çok daha fazlasının yanıtı için kitabımızı okumayı unutmayın ;)

Kitabımız konusunda sevdim ya da sevmedim diyemem. Çünkü kitabı okurken adeta bir biyografinin içine, doktorun Arjantin'de yaşadığı bölüme göz atıyor gibiydim. Ve açıkçası biyografi konusunda sevip sevmememle ilgili yorum yapılabileceğinden pek emin değilim bu yüzden. Ama şunu söyleyebilirim ki, yazar gerçekten de o kesiti oldukça iyi bir şekilde aktarmış. Ve bunun sonucunda, Nazi'lerin ve yaptıklarının ne kadar kötü olduğunu kavramamışsanız ya da sonrasında bile etkilerinin devam ettiğini tahmin etmemişseniz bile, okurken tüm o dönemleri ve bunları yaşayan insanları düşünüyor tarihin o kara zamanlarını çok ciddi bir şekilde kavrayabiliyorsunuz. Wakolda kısa süren iki yüz sayfalık macerasına rağmen size bir şekilde o kısacık zamanda tüm bunları düşündürtüyor ve aydınlandığınız o andan itibaren de sizi rahatsız edip içinizi ürpertmeyi gerçekten de iyi bir şekilde başarıyor.

Yine de Wakolda'yı okurken tam da bu nedenler ve daha fazlası sebebiyle oldukça rahatsız oldum. Bir kere en başta bu hastalıklı doktorun gözünden her şeyi okumak gerçekten de çok ağır ve okurken içine girmek isteyeceğiniz bir karakter olmaması da sizi oldukça huzursuz ediyor. Çünkü adam hem sağlıklı bir düşünce yapısına sahip değil hem de istediği ne olursa olsun hedefine ulaşmak için asla vazgeçmiyor. Bir de bunun üstüne yazarın da başarısı eklenince ondan tamamen soğuyacağınız o yerlere kadar ister istemez kendinizi karakterin içine girmiş bir biçimde okumaya başlıyorsunuz. Ki o kısımlar geldiğinde okumak bir yandan tümüyle zorlaşıyor bir yandan da tren kazası izler gibi ne olacağını bilseniz de elinizden bırakamıyorsunuz. Yine de bunların tümünü sanırım sevilmeyen kısımlara alamayız. Çünkü tüm bunlara rağmen kitabın kendini okutması ne kadar başarılı yazıldığının ve böylesi sinir edici bir karakterin ne kadar iyi bir şekilde aktarıldığının kanıtı. Ama bunlar dışında gerçekten sinir olduğum kısımlar tabi ki de var. En başta kitabın adını aldığı bebeğin gizemini bize tam olarak vermemesi geliyor. Sonunda bir şeyler öğrenebileceğimi umsam da ne yazık ki kitabımız tüm gizemi içinde tutarak bize veda ediyor :( Daha sonrasında ise Enzo ve Eva geliyor. Yani ikisi de bir şekilde doktordan hoşlanmadıkları halde gerçeği görmek için çabalamamaları ve çocuklarını, hatta doğmamış olanları bile, bir süre sonra gözü kapalı doktora emanet etmeleri oldukça sinir bozucuydu -_- Hani Lilith'i bir nebze anlayabilirim, sonuçta daha çocuk ve tam olarak yanlış ile doğruyu ayırt edemiyor. Ama evebeynlerinin bahanesi ne bu durumda? Bunlar dışında ise bir de, yazara kapıldığım zamanlarda doktorun sanki yumurtanın uca gelmesini bekler gibi son anı bekleyip de uzun zaman sonra yapmaması gereken aptallığı var. Hoş, yazarın etkisinden çıktıktan sonra ve ilerisi hakkında ipucuyu okuduğumda tüm bunların etkisi de su gibi geçti :) Son olarak söylemezsem olmaz, Cumin ve ailesi... aman evlerden ırak! Onlar neydi öyle cidden? O.O

Aslında bu kadar yazacağımı ben bile tahmin etmemiştim. Ki kendimi durdurmasam daha yazacak o kadar çok şeyim var ki... Ama gerisi spoiler olacağından dolayı tam burada kesiyorum. Yazarımız gerçekten de iyi yazmış ama kitabımız kesinlikle okuduğunuzdan ve görünenden daha da dolu bir kitap. Yani ne desem yetersiz gelecek gibi, bu sebeple en iyisi sizin kitabımızı okuyarak hayatın bu rahatsız edici ve tüyler ürpertici gerçeğiyle yüzleşmeniz.

Küçük bir not, izlemek isteyenler için kitabımızın aynı adla (Wakolda/The German Doctor/Aile Doktoru)  filmi de mevcuttur. Her ne kadar oyuncular hayalimden daha güzel/yakışıklı ve normal gözükseler de fırsat bulduğumda ben de bir göz atacağım :)

Kendinize ve kitaplarınıza iyi bakın, keyifli haftasonları...

Yorum Gönder