MAGISTERIUM: DEMİR YIL (The IRON TRIAL) by HOLLY BLACK and CASSANDRA CLARE


Tanıtım:

Asla bir büyücüye güvenme... 

Callum'un yaşındaki pek çok genç, onun yerinde olmak isterdi. Özel büyü yeteneklerine sahip olmak ve efsane okul Magisterium'a kabul edilmek herkesin rüyasıydı. Buraya girenler, ilk adım olan Demir Yıl'ı tamamlayarak, güçlerini nasıl kullanacaklarını öğreniyordu. Oysa Callum Hunt, diğerlerinden çok farklıydı. Tüm hayatı boyunca ona, bir büyücüye güvenmemesi gerektiği söylenmişti. Bu yüzden tek şansı vardı: Elinden gelenin en kötüsünü yapmak. Fakat başarısız olma konusunda başarısız olmuştu! Şimdi o ürkünç okula kaydolmak zorundaydı. Geçmişiyle karanlık bir bağı olan ve geleceğini derinden etkileyen o uğursuz okula... Demir Yıl, sadece bir başlangıçtı. Call'un en büyük sınavı ise adım adım yaklaşıyordu...

Çok satan yazarlar Holly Black ve Cassandr Clare, nefes kesen büyülü bir dünyanın kapılarını sizler için aralıyor!


Magisterium serisi 1. kitaptır

İtiraf ediyorum, kitabımız bir ara beklemediğim bir atağa çıksa da ve gerçekler konusunda tahminlerimi aşıp ağzımı açık bırakacak şekilde şaşırtsa da... ne yazık ki sevemedim :( Tamam, bir ara, yazarlarımızın toparladığı ve daha iyi oldukları bir dönem oldu. İşte tam o kısımlarda bir umut gördüm ve sevebilirim dedim ama sonuna gelip de kitabı kapattığımda ne yazık ki içimde ne bir sonraki kitap için bir istek uyandı ne de olaylar beklediğim gibi gelişti T.T Uzun bir süre, sınavlar nedeniyle kitap okuyamayacağım düşünülürse, kapanışı böyle yapmak üzdü açıkçası...

Tamam, karamsarlığımdan çıkıyorum ve kararı sizlere bırakmak açısından biraz konumuzdan sonrasında da düşüncelerimden bahsetmeye başlıyorum:

Kitabımız geçmişte, önemini daha sonrasında kavrayacağımız bir zamanda, kahramanımız Call'un babası ve o dönemde yaşanmış savaş nedeniyle yaşanan bir kıyımla başlıyor. Sonrasında ise kafamızda oldukça soru işaretleri bırakarak bir sonraki bölümle birlikte günümüze dönüyor. Günümüzde ise bakış açımızda Callum Hunt'a yani kahramanız Call bulunuyor. Ve başta her şey sıradan bir günmüş hissi verse de sayfaları çevirdikçe günün hiç de sıradan olmadığını öğreniyorsunuz. Ama öncesinde tabi ki yazarlarımız karakterimiz ve durumu hakkında bize bilgi vermeyi ihmal etmiyor. Sonrasında ise kendimizi Call'un büyücü sınavında ve o sınavda seçilmemesi için yaptığı planlarla buluyoruz. Ki kahramanımız bu konuda her ne kadar planlar yapsa ya da çaba gösterse de gelişen olaylar sonucu kendini Magisterium'da, en iyi iki öğrenciyle birlikte buluyor. Ve başta babasının istediğine uyup kendini okuldan attırmak istese de zaman geçtikçe yaşadıkları ve öğrendikleriyle birlikte bu düşüncesi sarsılmaya başlıyor. Peki sizce Call her şeye rağmen okulda kalıp en azından ilk senesini bitirebilecek mi? Yoksa babasının tavsiyesine uyup, en baştan planladığı gibi okuldan ayrılacak mı? Hem babasının bahsettikleri ve o gizemli bilekliğin anlamı ne? Peki ya yaşadıkları gariplikler ve arkadaşlarının durumu? En önemlisi de kendisiyle ilgili bu gizem de ne? Hepsinin yanıtını kitabımızda bulabilirsiniz ;)

Kitabımızla pek uyuşmadık, tamam, ama bu demek değil ki sevdiğim yerler yoktu! Kitabımız boyunca, özellikle 200'den sonra uzunca bir süre okumak gerçekten de hoştu. Baştaki o havadan sonra sonlara doğru o ortalardaki yeri okumak ve kapılmak gerçekten de hoşuma gitti. Hele de Call'un olumlu kararları ve arkadaşlarıyla arasının düzelmesinden sonra yaşananlar kitabın uzunca bir süre su gibi akmasını sağladı. Ki yaşanan bir olayda, başta kızdığım ve nefret seviyesine doğru gittiğim Aaron ve Tamara'nın Call'u savunmaları oldukça hoşuma gitti *.* Hele o savunma sonrasında aralarında geçen dialogda gerçekten keyifliydi. Tabi bir de kitabımızın hiç beklemediğim yerlere gidip, olayların hiç beklemediğim şekilde beni şaşırtması var. Yine de başta sevsem de daha sonrasında düşününce hikayenin o şekilde olması o kadar da hoşuma gitmedi :/

Sevmediğim kısımlara gelirsek... Bir kere kapağı çok sevdim tamam ama kitabın sayfaları neydi öyle O.O Sanki gazete okuyorum gibi hissettim, çünkü okurken sayfalar en ufak bir şeyde yırtılacakmış gibiydi -_- Bunun dışında ilk 200 sayfa kadar oldukça hayal kırıklığı yaşadım. Hatta kitaptan nefret etme seviyesine geldim! Çünkü karakterlerin bir çoğu okurken oldukça rahatsız ediciydi, hele de Call ile yaşadıkları. Daha sonrasında ise Magisterium'un olduğu yeri oldukça kasvetli buldum, ki bu anlatımdan da olabilir ya da belki de okulu daha farklı beklememden de olabilir. Ama sevemedim. O ilk sayfalarsan sonrasında ise kitap açıldı resmen ve uzunca bir süre sonunda da o şekilde gitti. O kısımlar iyiydi kitabın geneline göre ama sonrasında gerçekler ortaya çıkmaya başladı. Ve okurken başta şaşkınlığımdan iyi gelse de kitabın devamında gelişen olaylarla birlikte tekrar o başlardaki hislerime geri dönmüş oldum. Üstelik başta o şaşırdığım kısım da bana kitabın devamında neler olacağı konusunda hoş düşünceler göndermedi -_- Ki okurken sinir olduğum bir diğer nokta da sanırım gerek karakter gerekse de olaylar konusunda çok bir derinlik görememem oldu. Sanki her şey üstünkörü gibi geldi, birçok şey ya havada kaldı ya da tam oturmadı ben de :( Yani potansiyelin olduğu kısımlar vardı ama ne yazık ki kullanamamışlar gibi geldi bana... Tabi bir de, bunların üstüne, kitabımızı okurken sık sık başka hikayelerin öğelerini ya da özelliklerini içinde bulmak hoş olmadı. Yani tüm bu nedenlerle kitabımızı pek beğenemedim ben :(

Kapağı hoş olsa da ve yazarlarımızın yazabileceklerini bilsem de ne yazık ki Demir Yıl umduğum ya da beklediğim gibi çıkmadı. Ki konusundan ve Harry Potter esinlenmesi duyumundan sonra okumanın yine de hoş olacağına düşünmeme rağmen kitabın bitiminde oldukça hayalkırıklığına uğradım. Ki okuduğum süre boyunca üzerimdeki tatminsiz havadan söz etmiyorum bile... Yine de diğer yorumlara da göz atmadan karar vermeyin. Ama ben kitabımızla uyuşamadım açıkçası :)

Kendinize ve kitaplarınıza iyi bakın, keyifli günler...

Yorum Gönder