REVOLUTİON by NBC




Tanıtım:
NBC'nin, hatta belki de sezonun en iddialı gelen dizisi olan Revolution, kıyamet sonrası hikayeyi işleyen bir yapım. Bilinmeyen bir nedenden dolayı dünyadaki bütün enerji kaynaklarının çalışması durur ve ondan sonra tam bir kaos yaşanır. Dizi bu bilinmeyen enerji kaybının üzerinden 15 yıl geçtikten sonraki dram ve macera dolu yılları anlatır.
Arkasında da Supernatural'ın yaratıcısı Eric Kripke ve J.J. Abrams var.


Pilot bölümden diziye upuzun bir bakış…

Dizi tanıtımı izleyenlerin de bildiği bir şekilde başlıyor. İlk başta Ben ile ailesini görüyoruz ve ailenin amcasını. Tabii amca onlardan uzak bir yerde. Ben ve karısı olacaklardan haberdar gibi. Peki ne mi olacak? Biz daha soramadan yanıt geliyor. Tüm Dünya’da güç kaynakları kapanıyor, çalışmayı durduruyorlar. İnsanlar ise ne olup bittiğinin farkında değil ve merak içindeler. Uçaklar düşüyor, çığlıklar kopuyor, en sonunda da tüm Dünya’nın karanlığa gömüldüğünü görüyoruz. Bundan sonra ise dizi bizi kesintiden 15 yıl sonrasına götürüyor.


–Şunu da eklemezsem olmaz. Amca rolünde Alacakaranlık film serisinden Charlie olarak tanıdığımız Billy Burke var ki ben onu birkaç yerde daha görmüştüm. Bence iyi bir oyuncu. Bir de hemen 15 yıl sonraya gitmektense insanların ne durumda olduğunu daha net gösterebilirdi. Böylesi sabırsızlık oldu sanki.-


Dizi, 15 yıl sonrasına geçiş yapınca bir dış ses size bu kadar zamanda ne olduğunu ve bilmeniz gereken birkaç bilgiyi veriyor. Daha sonra size “So, what the hell happened?” diyerek bizi bir kasabaya götürüyor –Ben sevdim bu sesi. Hoş ve eğlenceli. Kulağa iyi geliyor ;) – Manzara bana ortaçağı hani Merlin dizisi gibi mistik zamanlar varya. Haah…işte o dönemleri hatırlatıyor. Çevre, kıyafet vb. ama o dönemden farkı tabi ki de 15 yıl öncesinin bazı enkazlarını, kurtarabilen şeyleri taşıması. Kasaba Ben ve ailesinin olduğu bir yer. Etrafta herkes işinde gücünde, enkazları bile değerlendirerek kendi yiyeceklerini yetiştiriyor ve yaşıyorlar. Daha sonra sevimli kardeşleri görüyoruz ki 15 yıl sonra büyümüş, yaşadıkları Dünya’nın eski kalıntılarını araştırıyorlar. İlerledikçe kızımızın geçmişe özlemi, geçmişi daha iyi hatırladığını ve yakışıklı delikanlımızım astım hastası olduğunu ve annenin şehirde kalarak öldüğünü öğreniyoruz. Baba ve kız arasında her zamanki klasik anlaşamamazlık ilişkisi mevcut. Kızımız asi, diğer yerleri merak ediyor doğal olarak.

–Bu arada koyacak başka isim yok muydu da kızına Charlie ismini koymuş o adam ya. Hem başta neden öyle çabuk geçtiler. Şehirleri gördüm ama bilgiler bana yetersiz geldi. Bir çoğu şey karanlıkta bırakılmış. Merak havası yaratmak istiyorlarsalar tebrikler. Ben çatlıyorum ekran başında-


Dizinin klasik tanıtım yerlerinden sonra kasabaya milis kuvvetlerin gelmesi ile hareketleniyor. Peki bu adamlar ne mi istiyor? Ben ve kardeşi Miles’ı. Ben, olacak kargaşayı önlemek için gitmeyi kabul etse de gelişen olaylar sonucu herkes birbirine giriyor. Köye gelen zorbalar pardon milisler kadın erkek demeden küçük bir kıyım yapıyorlar. Bizim Charlie ise babası ile ettiği kavgadan sonra uzaklaşmıştı. Duyduğu silah sesi ile geri dönüyor. Geldiğinde ise her şey için çok geç kalmış. Babası vurulmuş ve kardeşi Danny milis kuvvetlerce götürülmüş. Şimdi ise babasının ona söylediği gibi amcasını bulmaya Chicago’ya gidiyor. Yalnız değil. Kızımızın babasına göz koymuş şifacı kılıklı Maggie ve babasının elektrikler gitmeden önce içine bir şey koyduğu garip bir usb kolyeyi elinde bulunduran Aaron. Bu arada Aaron’un geliş amacı Ben’in ondan istediği ve bizim bilmediğimiz bir şey.

–Söylemden edemeyeceğim görüntüler gerçekten ama gerçekten çok iyi. Yani yaratılan yeni Dünya bence çok hoş bir tasarım olmuş. Günümüz de artık konu ve oyuncular kadar izlenme kriterlerini görüntüler de belirliyor sonuçta. Bu bağlamda özenildiğini düşünüyorum-


Dizimizin ilk yarısı böyle biterken diğer yarısında ise diğer kardeşe yani Danny’e dönüyoruz. Uzun süre olmasa da kısa bir bakışla şimdilik iyi olduğunu ve götürülüş nedenini öğreniyoruz. Daha sonra bizim üç silahşör misali grubumuza dönüş yapıyoruz. Az gidiyorlar uz gidiyorlar, dere tepe düz gidip arada mola vererek yollarına devam ediyorlar. Yolda bir yakışıklı ile karşılaşıyor kızımız. Olmazsa olmaz zaten. Yakışıklımızın adı Nate ve ok kullanıyor. Bir pınar başında çok romantik karşılaşma yaşıyorlar demek isterdim ama ne yazık ki kızımızın su almak için gitmesi ve saklanmak adına yaptığı salak hareketleri sonucu oğlumuz onu fark ediyor. Burada klasik ergen utangaçlığı ve etkileşimi görüyoruz. Daha sonra bizim üç silahşör yollarına devam ediyorlar ve bir uçak enkazı ile karşılaşıyorlar. Aaron hakkında bir iki şey öğreniyoruz o arada. Aslında dizi karakter bilgilerini bu şekilde veriyor. Aralarda geçen birkaç cümle… Bu yüzden diziyi atlayarak izlemeyi sevenler yapmasın derim. Sonra “ne, kim, ne zaman dedi, ne oluyor?” sorularıyla kafayı yemeyin! 

–Bu kız ilk başta ufak çılgınlıklar yapsa da en azından olgun olduğunu düşünüyordum. Hem bu kız avcılık yapmıyor mu? Saklanmasını nasıl bilmez de öyle mal mal oğlanı gözlerken yakalanır. Hele o konuşma çabaları, giderken dönüp bakmalar…. Saçma geldi bana. Sonuçta babası hiç mi bir şey öğretmemiş bu kıza da tedbirsiz ve rahat yaşıyor??? -


Uçaktan sonra hızlı bir şekilde tekrardan küçük kardeşe geçiş yapıyoruz. Danny bize küçük bir gerilim dakikaları yaşatıyor ve buna değecek şekilde kaçıyor. Kaçarken de askerin birine boruyu indirmeyi ihmal etmiyor :) Yaşadığımız ikinci kısa bakıştan sonra kızımıza tekrar dönüyoruz. Kızımız kötü bir rüyada gibi ama daha kötüsünü uyanınca yaşıyor. Çünkü uyanınca onları esir almış haydutları görüyoruz. Ve daha kötüsü kızımızın başındaki haydutun daha kötü istekleri var. Ama beklendiği gibi üçü de bundan yırtıyor, Maggie’nin garip içkisi onları içten kanatıyor. Asıl olay ise kızımızın bir ok tarafından kurtarılması oluyor. Evet, bahsettiğim ok yakışıklımıza ait.

–Bence dizideki uçak sahnesi çok çabuk geçiştirildi. Sanırım Nate’i nasıl olaya, bizim silahşörler arasına dahil edeceklerini bilmemişler. Bir de kızın Nate’e hemen güvenip ona patır patır dökülmesine sinir oldum. Arkadaş başta bir dur de mi? Tanı bu veleti. Neyin nesi, kimin fesi? Ama yok hemen “herkes de kötü olmaz” havalarına giriyor. Burada üzülerek anlıyorum ki bir şifacımız aklı başında. Zaten uçakta durmayalım diye demişti. Bu yüzden baştan sevmediğim Maggie’ye daha bir sıcak bakar oldum. Hem akıl var mantık var. Haydutları biliyorsun hem de gidip görünür yerdeki uçağa biniyor ve bavullardan çıkış için merdiven yapıyorsun. Daha fazla sinirlenmeden geçelim en iyisi.-


Danny’i bir kez daha görüyoruz, bu seferki bir öncekinden daha kısa şekilde. Yorgun, sabah olmuş ve akşamdan beri yürümüş diye susamış. Bir yerden su içiyor ama o da ne birden astım krizi tutuyor. Çünkü hava polen dolu. Bayılmadan önce bir ev görüyor ve kızımıza dönüyoruz bir kez daha. Eski bir demiryolu ve sonra Chicago’ya ulaşıyorlar. Daha başta bir karavanda bulduğu kartpostaldaki yeri görüyor sonra şehre giriyorlar. Şehri başta harap, yeşillenmiş, sesiz ve bolca da su altında bir şekilde görüyoruz. Kısa süre sonra ise sanki gördüklerimiz başka bir yere aitmiş gibi bir pazarın, kavganın ve kalabalığın olduğu bir yere geliyoruz. En nihayetinde de Miles’ın olduğu yere ulaşıyoruz.

–Danny’e resmen üvey evlat muamelesi yapılıyor. Onu çok kısa görüyoruz o da sanki yüksek ateş sanrıları gibi. Bir görünüyor, bir kayboluyor. Şehirler hakkındaki sitemimi duymuşlar gibi bana biraz daha bilgi sunuyorlar. Ben de bu kadarı kafi, biraz da aksiyon diyorum-


Otelden içeri adım atınca kilise vari bir yer, biraz ilerisinde bir küçük bir bar ve kalabalık karşılıyor bizi. Bardaki adam önce şüpheli davransa da siz onun Miles olduğunu biliyorsunuz. Biraz mırın kırından ve küçük bir gösteriden sonra zaten o da kendini tanıtıyor ve tekrar Danny’e dönüyoruz. Bayılan küçük yakışıklı kardeş uyanınca kendine doğru bir silah buluyor. Silahı tutan kişiyi ise tanıtımdan hatırlıyoruz. Aralarında geçen gereksiz bir iki konuşmadan sonra tekrar bizim tayfaya dönüyoruz.

–Burada kızımızın adının Charlie değil de Charlotte olduğunu öğreniyoruz. Ne alaka anlamadım açıkçası. Su kısaltma işini yaparken hiç mi “orjinale sadık olmak” diye bir söz duymamışlar. Ayrıca girerken Aaron nereye kayboldu?-


Geri dönünce Miles ile kızımızı konuşurken buluyoruz. Bize –bizim de tahmin ettiğimiz gibi- neden onu ve kardeşini istediklerini açıklıyor ama kızımıza umduğunu vermiyor. Duygusal bir yer ama adam da haklı sonuçta. “Kid,I don’t even know you.” Bu duygusallıktan sonra kızımız iyice dibe batıyor çünkü yanında getirdiği yakışıklı da milislerden çıkıyor. Üstelik onu ellerinden kaçırıyorlar. Adam da haklı olarak bizim ekibi oradan kovuyor. Kamera tekrar Danny’e dönüyor. Milisler onu tekrar buluyor ve ne yazık ki kaçamadan tekrar yakalanıyor. Bizim siyahi kadın saklamaya çalışsa da beceremiyor ya da korkusundan yelkenleri hemen suya indiriyor. Kamera daha sonra Miles’ın olduğu otele dönüyor. Girişte milisler sessizce giriyorlar ve Nate’de onlarla birlikte. İçeri girince amcamız ortaya gayet dramatik bir giriş yapıyor. Daha sonra ise tanıtımda görüp bölüm boyunca beklediğim o savaş sahnesi geliyor. Gitti sandığımız üç silahşörler de kendi silahşörlüklerini yapıyorlar, her ne kadar ateşli silahları olmasa da :) Bir ara bizim Nate kızımızı kurtarıyor. Demek ki karşılıklı bir etkileşim var ama sonra kaçıp gidiyor. İçimden bir ses daha çok görürüz bu delikanlıyı diyor ama neyse. Bu arada Miles içeride son bir karşılaşma yaşıyor ama bizi heyecana sokarcasına araya kızımızın durumu giriyor. Neyse ki çok bekletmeden Miles’a geri dönüyoruz ki o da işini birkaç dakika sonra bitiriyor.

–O Nate'i ellerinden kaçırma şekli ne kadar salakça. Gel çocuğa başta artislik yap sonra da mal mal bakarken elinden kaçır. Olacak iş hani. Bir de kadının hemen pes etmesi saçma oldu. İnsan biraz oyalar di mi? Çocuğa başta umut vermeseydin ya da gitmesine izin verseydin. Ne oldu şimdi? Senin yüzünden tekrar yakalandı. Hele o Miles’ın otelde ortaya çıkış hali neydi. Müzikle birleşince bir an için kendimi vampir filminde sandım. Savaş sahnesinde ilk başta “acaba ilk izlediğim kadar değil mi, bu ne ya?” diye düşündüm ama daha sonrası iyi geldi. Bizim Bella’nın ihtiyar babası gerçekten iyi oynamış :) Eşyaları gizli yerlere saklaması ya da eşyaların dizilişi izlerken hoşuma giden bir ayrıntı oldu. Gerçi bilemem ama ben adam o yerleri bilerek ayarlamış diye düşünmek istiyorum. Savaş sahnesi gerçekten güzeldi. Başından beri sessiz ve sıkıcı geçen dakikalardan sonra beni iyi bir şekilde doyurdu. Size kısa gelebilir ama unutmayın ki bu pilot bölüm ve daha önümüz de bir sürü bölüm var. –


Bizim inatçı adam Miles, kızımız ile gelmeyi kabul ediyor. Bu arada Maggie’yi sevmeye devam ediyorum. Başta gözükenden daha hoş bir karakter oldu sanki. Bu arada bir sürpriz yaşanıyor ve beni bir kez daha duymuşlar gibi bu sefer Miles’dan bir flasback görüntüsü ekrana geliyor. Bu görüntüden bizim milislerin başı Monreo’nun kim olduğunu öğreniyoruz ve benim hiç tahmin etmediğim bir kişi çıkıyor. Açıkçası bu kadar erken açıklanmasını beklemiyordum, hem de onun olmasını hiç beklemiyordum. Nedensiz şekilde güldüğüm bir kısımdı burası. Bu kısa bilgilendirici görüntüden sonra bizimkiler tekrardan yola koyuluyorlar.


Son kısımda bizi iki kısa görüntü bekliyor. İlkinde General Monreo’yu görüyoruz. Habercimizin getirdiği bir mesajı okuyor. Diğerinde ise siyahi kadını görüyoruz. Gizemli şekilde birçok kilidi bulunan bir kapıyı açıyor. Orada gelince elinde ölen Ben’in elindekine benzer bir kolye var. Onu çalıştırınca o da ne? Elektrik! Bilgisayar da var tabi ki! Birisi ile yazışıyor ve “So… What now?” yazısı ile dizinin pilot bölümü sona eriyor. 

–Dizi, pilot bölüm olarak iyiydi ve konu olarak da ilginç. Görsel olarak göz doyurucuydu. Karakterler idare ederdi ama bir şey söylemek için çoooook erken. Miles karakterini sevdim ama. Dizi, bilgileri aralarda ve azar azar veriyor bu da siz de izleme isteği uyandırıyor. Monreo’nun o konuma nasıl geldiği ve siyahi kadın gibilerinin amacını gerçekten merak ediyorum. Aklıma gelmişken, belki de ev aranmasın diye Danny konusunda öyle davranmıştır.-


 Aslında bu kadar uzun olmayacaktı ama neden izlerken bir yandan da yazmayayım ki dedim ve şimdiye kadarki en uzun yazım ortaya çıktı. Dizi benim hoşuma gitti umarım sizin de gider. Şimdilik veda ediyorum. Gidip daha ikinci bölümünü izleyeceğim. Tüm izleyeceklere iyi seyirler dilerim.

Yorum Gönder