YABANCI by ÖZNUR YILDIRIM


Tanıtım:

Sen cennetin varlığından gurur duy, ben cehennemi istiyorum.

Yağan kar şiddetini gitgide artırıyor, koyu renk saçlarıma tutunan kar tanelerinin sayısı çoğalıyordu. Konuşmadı, konuşmadım. Sessizlik... Aramızda her daim geçerli olan bir alfabeydi sessizlik. Ben de bu alfabeye bir kez daha boyun eğdim ve uzun, titreyen parmaklarımı avuçlarımın içine bastırdım. Elimi yanıma indirdiğimde avuçlarımda eriyen kar yere damladı...

Rengi, kan rengiydi.
Rengi, kaybın rengiydi.
Rengi, bir cinayetin rengiydi.

*****

Birisi bana kitabın gerçekten de burada bitmediğini ve elimdeki baskının eksik olduğunu söylesin? Hem de sonundaki ithaf kısmına rağmen! Lütfen... T.T Ahhh, gerçekten de muhteşemdi, olağanüstüydü ve okuduktan sonra bile sayfaları bilinçsizce açıp kendimi sevdiğim kısımları tekrar tekrar okur bulacağım kadar başarılı bir kitaptı <3 Wattpad'de yayınlanması ve büyük hayran kitlesi olmasından dolayı ilk duyduğumda, ne yazık ki, önyargılı bir şekilde okumadım. Sonrasında da, uzun bir süre sadece yabancı yazarları okumak istediğimden, duysam bile göz gezdirmedim bile. Üstelik normalde watty hikayelerini çok sevmeyen arkadaşlarımın bile övmesine rağmen! Ve şu an öylesine pişmanım ki :( Konu belki hepimizin bir şekilde okuduğu ya da duyduğu tarzda bir konu olabilir ama kitabı bu kadar harikulade yapan da kesinlikle bilindik bir konuya rağmen yazarın onu böylesine ihtişamlı bir hale getirebilmesi *.* Üstelik 600 sayfaya ve küçük puntolu yazılarına rağmen! O.O Kitabımız gerçekten de baştan sona oldukça sürükleyici, kendine hayran bırakan, her sayfasında altını çizip bir yerlere not almak isteyeceğiniz cümleler ve sonunda da "keşke Wattpad'de iken okusaydım" diyebileceğiniz bir anlatımla devamını yıllardır suya aç bir toprağın yağmuru beklemesi gibi sabırsızlıkla bekleyeceğiniz derecede muhteşem bir kitaptı... Eğer hala okumadıysanız ya da tereddütünüz varsa kesinlikle bir an önce alıp okumanızı ısrarla tavsiye ediyorum ;) Kitabımız verdiğiniz her kuruşa kesinlikle değecek derece başarılı ve uzun süredir özlediğiniz o profesyonelliği size tattıracak kadar iyi bir kitap *.* Ki kızımızın gizli bile olsa o bayıldığım kickass potansiyelinin olmasından ve en önemlisi de Ediz Çağıran gibi bir varlıktan söz etmiyorum bile ;) Ahhh, bak aklıma geldi gene o son sahneler ve yiğidimin kızın gözüne gözüne soktuğu halde safımın hala anlamadığı o hali... *eridi*

Tamam, şimdi kısa bir ara verip kitabımızdan daha fazla bahsetmeden önce gelin size kitabımızın konusundan herhangi bir spoiler vermeden bahsedeyim. Daha sonra incelememize devam edelim, hatta belki sizlerle sevdiğim birkaç alıntıyı da paylaşabilirim:

Kitabımız, farklı sebeplerden kalpleri kararmış ve bir şekilde o kararma sebebiyle yolları kesişen iki farklı karakterimizin soğuk ve yağmurlu bir Ankara gününde karşılaşmalarıyla başlıyor. Ama bu karşılaşma öyle bilindik ya da sonu tahmin edilebilir bir karşılaşma değil, bu karşılaşma sonunda birinin kararan kalbinin bir daha hiç atmamasına diğerininse daha da kararmasına neden olacak bir karşılaşma. En azından yeşil gözlü katilimizin baştaki düşünceleri bu yönde, ta ki kızımızı yani babasının katili olan o adamın kardeşini hiç ummadığı bir şekilde görene kadar. İşte tam da o andan sonra yapılan tüm planlar bozuluyor ve her şey kimsenin hiç de tahmin edemeyeceği bir yere doğru ilerliyor... Levent Çağıran işinde gerçekten başarılı, iyi bir avukat ve bir yıldır kanun kaçağıydı. Ta ki öldürülene kadar. Ki öldürülmesi de Emniyet'in yükselen yıldızı olarak görülen ve müdürün oğlu Atalay'ın kurşunu nedeniyle olur. Babasından başka kimsesi olmayan ve onun suçsuz olduğuna inanan oğlu Ediz ise babasına karşı yapıldığını düşündüğü bu haksızlığı ortaya çıkarmak ve en önemlisi de suçsuz olduğuna inandığı babasının intikamını Atalay'dan almak için her şeyden habersiz, henüz on sekizinde bile olmayan ve tüm bu karmaşanın ortasında en masum olan kişiyi yani Atalay'ın kızkardeşi Doğa'yı kaçırır. Yeşil gözlümüzün kızımızı kaçırmasından sonrasında ikilimizin arasında uzun süre yaşanılan gerilim yerini beklenmedik bir anlaşmaya bırakır. Ki hem kitabımızın hem de olayların tüm seyrini tam olarak değiştiren de bu beklenmedik anlaşma olur. Çünkü bu anlaşmayla birlikte hem umulmadık gerçekler gün yüzüne çıkmaya hem de birbirinden nefret eden ikilimiz her seferinde dönüp dolaşıp yine birbirlerinin varlığına muhtaç duymaya başlarlar. En azından kızımızın çoğunlukla açık ettiği ve yakışıklımızın da bize sezindirdiği hislerden anladığım kadarıyla ^^ Kitabımız ikilimizin anlaşmasına kadar Ankara'da devam etse de anlaşmadan sonra nedenini daha sonrasında anlayacağımız şeyler sebebiyle Hatay'da, Ediz'in Doğa'ya verdiği görev gereğince özel bir lisede geçiyor. Ki Hatay sadece birçok gerçeği öğrenmemiz açısından değil aynı zamanda karakterlerimizin yaşadıkları ya da yaşayacakları değişimler açısından da gerçekten de oldukça önemli bir yer. Yine de hiç bir yer, son sahnedeki nostalji yapmamızı ve karakterlerimizin zıtlığını bizde uyandıran Ankara'daki ev kadar olamaz :D Hele de başta yaşadıklarımız ve sonunda kalbimizi alıp götüren o sahneden sonra ;) Peki sizce birbirinden zıt bu iki karakter bir orta yol bulabilecek mi? Yoksa Ediz kalbinin içindeki son ışığı da söndürüp kendini sonsuza kadar karanlığa mı hapsedecek? Hem öyle olursa kızımıza ne olacak? Ve daha da önemlisi Ediz gerçekten haklı olabilir mi? Babası gerçekten de masum mu ve ne yaşamış olursa olsun bir polis memuru olarak Atalay bilerek masum bir kişiyi mi öldürdü? Ve eğer iki taraf da masumsa ortada dönen bu gizemli oyun ne? Ahh, unutmadan, Gökhan da kim?? O.O Tüm soruların cevabı ve emin olun çoooook daha fazlasıyla dolu kitabımızı kesinlikle bir an önce alıp okumanızı tavsiye ederim ;)

Kitabımız konusunda sevdiğim şeyler çok daha ağır bassa da ne yazık ki sevemediğim kısımlar da yol değildi :( Bunların başında yer yer olayların beklediğimden daha hızlı bir şekilde gelişmesi yer alıyor. Aslında sonlara doğru bunu yerinde bulsam da ilk sayfalarda, daha doğrusu kızımızın kaçırılıp da Hatay'a gitmelerine kadar geçen sürede olan hızlı olaylar beni biraz rahatsız etti. Evet okurken sürüklüyor ama başlarda hazırlıklı olmadığımdan ve sayfa sayısından dolayı ilk başta gözümü korkutmuyor değil. Daha sonrasında ise sonlara doğru, kızımızla olan o kadar gelişmeye rağmen, Ediz'in yaptığı bir öküzlük var ki... Ahhh, tüm kitap boyunca sanırım beni en ağır yaralayanlardan biri de buydu T.T Ki şimdi düşününce aslında yaptığı iki öküzlük daha var ne yazık ki, ama en azından biri için bir nebze de olsa bir anlayış gösterebilsem de ne yazık ki hala üçün ikisi için ona oldukça sinirliyim -_- Bunlar dışında ise, belki ileride yazarımız açıklar, ama bu kitap için beni oldukça rahatsız eden bir diğer şey kesinlikle kitaptaki bazı konuların açıklanmaması ve bu sebeple de aklımda soru işaretleriyle kitabı kapatmış olmam oldu. Ama dediğim gibi, hikaye hala devam ettiğimden ve ileride her şeyin açığa kavuşacağını umduğumdan dolayı bu konuda çok telaş yapmasam da ikinci kitaba kadar oldukça merakla beklediğimi rahatlıkla söyleyebilirim ;) Bunların dışında belki bir iki şey daha vardır ama hem onlar hem de şimdi saydıklarım için aslında tam olumsuzluk diyemiyorum. Çünkü yazarımızın ilk kitabı olmasına rağmen bunu pek hissettirmemesi, olan rahatsız edici birçok olayın ve davranışın mantıklı bir şekilde açıklanması ya da hissettirilmesi kesinlikle bunların tüm olumsuzluklarını örtüyor. Ve sevmediğim kısımları bile oldukça geriye itip rahatsızlık duymamı engelliyor ;)

Kitabımızın sevdiğim kısımları aslında öylesine çok ki... Başta kesinlikle yazar geliyor *.* Kendisiyle tanışmadım ve Beşiktaş'taki imzasına da gidemedim *tears* ama diline öylesine bayıldım ki tanışsak kendisini de seveceğimi düşünüyorum. Okurken en ufak olayı bile öylesine büyüleyici göstermesi ve özellikle de alıntıladığım cümleleri... Eski kitapları okumayı sevsem de klasiklerin konusu çok ağır olduğundan okurken boğuyorlar beni. Yazarımız ise sevdiğim o anlatım tarzını modern dünyaya uyarlayarak kesinlikle beğenimi kazandı :* Kitabımıza dönersek de... itiraf edeyim, özellikle de baştaki hareketlerinden dolayı uzun bir süre Ediz'den hiç de hoşlanmadım. Hatta kızımıza yaptıklarından dolayı elime verseler bir kaşık suda boğacaktım. Ama ne zaman ki kitabımız ilerledi ve sonlara yaklaştı, işte o zaman tüm olanlara ve yukarıda saydığım tüm nedenlere rağmen yeşil gözlü yakışıklımdan hoşlanmaya başladığımı anladım :) Özellikle de sonlardaki o sahnelerden sonra *eridi* Ahhh, ilk başta soğuk kanlı bir katil gözüken yakışıklımız zamanla olayların soğuması, hiç ummadığı gerçeklerin ortaya çıkması, beklenmedik olayların olması ve en önemlisi de kızımızın hissettirmeden çarptığı etkisiyle içindeki o ışığı her geçen gün büyüttü. O andan sonra da öküzlüklerini okusam bile kızmam oldukça imkansız oldu ve sonunda da kendimi ortalıkta Ediz diye sırıtırken buldum :) Ki aslında hiç bir şey olmasa bile, ne kadar inkar etmeye çalışsam da, yeşil göz zaafım sebebiyle bir yanım hep ışıldıyordu ona. Bir de üstüne böyle güzel şeyleri görünce tutuldum gitti valla <3 Yakışıklımız dışında kızımızı kesinlikle baştan sona sevdim. Ki tüm olayların dışında biri olması haricinde kimseye kötülüğü dokunmayan, yaşadığı kötü olaylara rağmen hala ayakta kalmak için çırpınan, kalbi kararsa bile iyiliği içinden söküp atmayıp yaşatmaya çalışan ve her şeye rağmen hala kardeşini/ailesini korumak için elinden geleni yapan Doğa'yı sevmemek imkansız olurdu bence. Yer yer okurken kızdırsa da iç dünyasını açtığında onu anlamamak ve onunla birlikte aynı şeyleri hissetmemek içten bile değil. Üstelik yaşadığı ve belki de yaşabileceği her şeye rağmen hala adil olmasını saymıyorum bile ;) İkilimiz dışında Egemen'e bayıldım *.* Böyle yan karakterleri hep sevmişimdir zaten, bir de üstüne Egemen gibi esaslı biri olunca dayanamıyorum valla :D Karakterlerimiz dışında, bilindik bir konunun böylesine hayran bırakan ve bittiğinde tadının damağınızda kaldığını hisettiren bir şekilde işlenmesine bayıldım. Hele de yerinde ve kararında olan tasvirler ile alıntılar yok muydu... Kitap bittikten sonra ya da okurken bile ara ara dönüp resmen içime çeke çeke tekrar okudum. O derece güzellerdi :) Ahhh, bir de birbirlerinden nefret etmelerine, birbirlerini bu kadar yaralamalarına ya da birbirlerine kızmalarına rağmen ikilimizin birbirleri için yaptıkları var ki... hatırladığım her seferinde erimekten kendimi alamıyorum *.* Ki bunların dışında yani ikilimizin kaçmadığı, gerçekleri ortaya çıkarmak için numara yapmadıkları ya da sinirli olmadıkları zamanlarda da bolca güldüğüm yerler oldu. Hele de Ediz! Ahh, beklemediğim bir şekilde bol bol güldüren bir yanı da vardı O.O Aslında yazmak istediğim ya da yazacağım o kadar çok şey var ki spoiler verip de okurken yaşadığım o hisleri yaşayamamanızdan korkuyorum. O nedenle tam da burada incelememizi sonlandırıyorum ;)

Eğer siz de yazarın ilk kitabı olmasına rağmen kalemine hayran kalacağınız, okurken profesyonel hissi veren ve yazımıyla bir yandan da eski romanları hatırlatan ama birçoğundan daha akıcı ilerleyen, doruk anlarında karnınızda olan ve olacak olayların gerginliğini tutarken aynı zamanda kalbinizi ısıtan, yer yer detaycı ama okurken sizi heyecanlandıran o dış ses etkisine sahip dolu dolu ve bitip de size yetmediğinde tadını damağınızda bırakıp devamı için sabırsızlık duyacağınız bir kitap okumak istiyorsanız kesinlikle kitabımızı tavsiye ederim... Ve umarım Pegasus Yayınları  devam kitabını bir an önce çıkarır, çünkü okumak için oldukça sabırsızlanıyorum *.*

Eğer buraya kadar bu uzun yorumu okuduysanız teşekkür ederim :) Kendinize ve kitaplarınıza iyi bakmayı unutmayın, herkese keyifli pazarlar...

*****

"Güven, dibi çaresizlik olan bir uçurumun üzerinde, ince bir ipte yürümek gibi değil miydi?"

"Aslında çok güçlü görünüyorsun, yenilmezi oynuyorsun ama sen hala sevgiye muhtaç, masumiyetini kaybetmemiş bir kız çocuğundan başka bir şey değilsin."

"Lütfen, diye düşündüm. Lütfen beni öldürdükten sonra sanki hiç var olmamışım gibi hayatına devam etme."

"İlahi denecek kadar güzel ama ruhunu elinden alacak kadar acımasız... İşte bu Ediz Çağıran."

"Sen cennetin varlığından gurur duy, ben cehennemi istiyorum."

Yorum Gönder