4. GÜN | HER SON BİR BAŞLANGIÇTIR by DUYGU ÖZLEM YÜCEL | YORUM


16. blog turumuza hoş geldiniz! :D

Bugünkü turumuzda sizinle önce tur takvimimizi, daha sonra kitap hakkındaki yorumumu ve en sonda sizlerle çekiliş kodumuzu paylaşacağım :) Veee, yarında karakterlerimizle yapacağımız söyleşiyi kaçırmayınız ;)

Öyleyse turumuza başlayalım...


Tur Takvimimiz:

28 Eylül 2013





İnsan büyük konuşmamalı, gerçekten konuşmamalı. Mesela gidip de "ben erkek bakış açısı okumam, ne onlar öyle, güzel olsa bile umrumda değil" gibi artislenip konuşamamalı. Konuşursa da böyle benim gibi hepsini yutmak zorunda kalır sonra :D Peki pişman mıyım? Asla! Kitap gerçekten güzeldi ve okumaktan oldukça keyif aldım :) Bir erkek bakış açısına göre beni tümden şaşırttı ve yazarımız bize olayları tahmin etme şansı verse de bizi asla sıkmadı, çünkü tüm kitap boyunca bize o atmosferdeki duyguları gerçekçi bir şekilde verdi yazarımız ve yaptığı tasvirlerle İtalya'yı merak ettirdi :D

Şimdi de biraz konusundan bahsedelim:
Kitabımız gayet gizemli bir biçimde erkek karakterimiz Mehmet'in ve babasının İtalya'ya yolculukları için oldukları uçakta başlıyor. Daha sonra da yine aynı gizem ve merak duygusunda bırakarak tozlu Toskana yollarına doğru bir başka yolculuk ile devam ediyor. Bu yolculuk sırasında bizi oldukça şaşırtacak derecede nefret, kırgınlık ve bolca hüzün barındıran hikayemizin ilk adımları da atılıyor. Böylece de yazarımızın bizi bu değişim ve birçok sırrı barındıran hikayesine ettiği daveti de kabul etmiş oluyoruz...

Hikayemiz konusunda tabi ki başlarda merakımızı gideremiyoruz ne yazık ki. Yazarımız bu konuda bize oldukça işkence ediyor desem yeri bile hatta. Çünkü olayı öğrenmeden öncesinde Mehmet ve onun uçsuz bucaksız acısına, yaşadıklarına tanık oluyoruz. Yakışıklımızın yaşadıklarını gördükçe de hem merakımız hem de acımız daha fazla artıyor ve bu da bizi kitabı bir solukta bitirmeye yönlendiriyor ;) Tabi kitabımız sadece Mehmet ve onun yaşadığı acılardan ibaret değil. Günümüze, şimdiye odaklındığımızda İtalya'ya geliş amaçları ve ortak noktaları olan kadın, bu kadın sayesinde tanıştıkları kendilerinden oldukça farklı ve kendilerine has özelliklere sahip olan İtalyan ailesi de kitabımızda önenmli yer kaplıyor. Çünkü bu aile belki de Mehmet'i aydınlığa çıkarak olan bir umut ışığı ya da bunca yıldır dünyasını başına yıkan bir felaket olacak :(

İtalyan ailemize gelirsek... Onlar Mehmet için tamamen yeni ve kendisini sorgulatan can sıkıcı, ilgi çekici bir unsur. Tabi bu can sıkıcılık olayı sadece başta geçerli. Çünkü hem yakışıklımız hem de biz onları tanıdıkça bu sıcak ve tatlı İtalyan ailesine tam anlamıyla vuruluyoruz :) Özellikle benim gibi içten içe bir İtalyan ailesi meraklılısıysanız daha bir vuruluyorsunuz, söleyemedi demeyin ;) Ama tüm bunların içinde bizi asıl ilgilendiren unsur tabi ki kızımız Lucia oluyor. Çünkü o yakışıklımızın tüm bunları aşmasında en büyük ve etkili unsur. Ama bizim için -bence- tüm kitap boyunca tatlı bir gizem :) Peki sizce bu tatlı gizem Mehmet'i ışığa mı çıkaracak yoksa karanlıklara daha da gömülmesini mi sağlayacak? Peki ya İsmet ve Gabriella kim, Mehmet üzerinde etkileri neler? Peki ya sizce Mehmet tüm bu hikaye sonucunda ne kadar değişecek? Affetmeyi öğrenebilecek mi? Aşk, ya aşk, o ne olacak? Hepsi ve daha fazla derece keyifli, hüzünlü bir hikaye için bu muhteşem kapaklı kitabı okumanızı tavsiye ederim ;)

Kitabımızın benim açımdan oldukça şaşırtıcı olan yanı, bir erkek bakış açısına -bir erkek karaktere- göre Mehmet'in duygu ve düşüncelerinin çok yoğun olmasıydı. Yani üstünkörü bir düşünceler topluluğu değilde etrafının ama çokça da hissettiklerinin oldukça farkında bir kişi var. Bu benim, belki de tüm tur arkadaşlarımın beklemediği şaşırtıcı ve hoş bir ayrıntı oldu. Ama kitap konusunda benim beğendiğim kısım şürhesiz yakışıklımızın iç sesi ve şairsel iç konuşmalarıydı :) 

Beni en rahatsız eden, daha doğrusu rahatsız etmek değil de düşündüren kısım Gabriella oldu. Çünkü bu konu bazı kitaplarda sıkça karşıma çıkan ve beni "ben olsam ne yapardım?" sorularına yönelten sıkıntılı bir konu :/ Bu yüzden her seferinde okurken kendimi karakterin/Mehmet'in yerine koymaktan, kendimin ne yapacağını düşünmekten alamıyorum :( En azından Mehmet kadar çabuk pes edeceğimi sanmıyorum. Yine de umarım bu sorunun cevabını öğrenmek zorunda kalmam :)

Son olarak kitabımız konusunda bir itirafta bulunmazsam içimde patlar! Kitabımızın erkek bakış açısı olduğunu duymuştum ama kitabı elime alıp başladığımda ne yazık ki bu konu aklımdan tamamen çıktı. Ve ben okurken direk karakteri yarattığım için kafamda gayet güzel gidiyordu. Ta kiii, karakterin 'oğlu' kelimesini kullanmasına kadar. Evet, eminim o andaki yüz ifademi az buçuk tahmin edebiliyorsunuzdur; gülme ve şaşkınlık arasında bir bakış, ardından şiddetli bir kahkaha :D 

Yarın görüşmek üzere!
Kendinize ve kitaplarınıza iyi bakınız ;)
Sevgilerle...

Yorum Gönder