BİR BAŞKA DEFTER: LOS ANGELES BB CİNAYETLERİ | DEATH NOTE


Tanıtım:
Los Angeles bir dizi seri cinayete sahne oluyor. Ünlü dedektif L, BB Cinayetleri olarak anılan ve belli bir düzen doğrultusunda işlenen bu karmaşık cinayet vakalarını çözmek için iş başında ve Naomi isminde bir eski FBI ajanı da bu tüyler ürpertici cinayetlerin çözülmesi için L'ye yardım ediyor. Ve Death Note'dan alışkın olduğunuz üzere, ne hiçbir şey göründüğü gibi ne de işler giderek kolaylaşıyor. Death Note Bir Başka Defter, heyecan dolu bir polisiye.

*****

Herkese merhabalar :)

Aslında kitabımız hem çok uzun olmadığından hem de bir manganın yan kitabı olduğundan çok da yorum yapmak istemiyordum. Genelde okuduktan sonra instagram üzerinden kısa kısa değiniyorum şu sıra bu tür kitaplara. Ama kitabımızı yorumlarken bir yandan da kısacık da olsa Death Note  'a değinmek istediğimden ve ikisini de o şekile yorumlamayı planladığımdan bu postu yazmaya karar verdim :)

Hazırsanız başlayalım:

ZİNCİRLENMİŞ KALPLER by BÜŞRA TORAMAN


Tanıtım:
Cinayetler, yalanların ve hırsların arkasına saklanmıştır. Tıpkı bazen aşkta olduğu gibi. O yalanı yaşamak mı isterdiniz, yoksa kaybedeceğinizi bile bile gerçeği haykırmak mı?

FBI Ajanı Gregg Reese sekiz yıl sonra, acı bir şekilde ayrıldığı evine geri dönüyordu. Blacksburg'deki Virginia Tech Üniversitesi'nde seri cinayetler işleniyordu. Dört erkek öğrenci öldürülmüştü ve katilin durmaya niyeti yoktu. Ortağı Kyle'la beraber Blacksburg'deki cinayetleri çözmeye gönderilmiş olan Gregg'in ilk görevi, üniversitede öğretmen rolüne bürünmekti.

Ve bir kadın Gregg'e yardım etmeye gelir. Gizemli, yabani ve ilgi çekici bir kadın... Belanın kaçınılmaz olduğu bir kovalamaca ve bulmacanın içine düşen Gregg, doğruyu bulmak için gizemli kadının yardımını kabul etmeye karar verir. Yalanlarla örülmüş olan olayların arasında en az yalan olanı bulmaya çalışan Ajan Reese, çok geçmeden elinde olan doğruları da kaybetmeye başlar.

Tüm bu yalanların içinde gerçek aşkı bulmak ve onu bulduğuna inanmak o kadar kolay mıydı sahiden? Peki ya amazonlara ve daha birçok doğaüstü yaratığa?

Her AŞK kendi hapishanesini yaratır. Ya MAHKÛMU olursunuz, ya gardiyanı…

*****

Şu an resmen sinirden kuduruyorum! O nasıl bir son, bu nasıl bir kitap böyle? Aaaa... Önce kitabı duvara fırlatmak sonra da kendim camdan atlamak istiyorum resmen T.T Yazar gerçekten de polisiye ne demek ve paranormal bir dünyaya nasıl uyarlanır çok iyi biliyor. Ama sadece bunu bilmiyor, yanında okur nasıl sinirden çıldırtılır, krize sokulur ve sonunda beyin ölümü gerçekleştirilir çok iyi biliyor. Tebrikler, tebrikler, bir kez daha tebrikler... Hele de sonda yapılan o atakla birlikte yaşadığımız tüm o duygulara bir de merak ekleyebilmesi, kelimelerimi tüketti. Açıkçası o ortalardan sonra yaptığı atak olmasa sırf yıprattığından okumazdım devamını, ama meraklandığım ne varsa da başkasına okutur kesinlikle öğrenirdim. Ama işte o atak, o acaba dediğimiz kısımları devreye sokmasıyla işleri tümden değiştirdi. Şu an sadece oturup sinirden ağlamak ve sonrasında evini basıp devamını okumak, böylece de tüm o sırlar ve yalanların aslını öğrenmek istiyorum. Gerçekten çok iyiydi ama sinirleri sağlam olmayan kimseye de tavsiye etmiyorum, bu da bir gerçek -_-** Ve eğer İskandinav polisiyesi seviyorsanız kesinlikle bir şans verin, ikisi de sizde aynı sinir ve "hiç bir şeye güvenme" duygusunu yaşatacaktır. Off... :(

Karışık duygularımı ve yıpranmış sinirlerimi bir kenara bırakıp kitabımızın konusuna bir göz atalım:

LANETLİ (WICKED #1) by JENNIFER L. ARMENTROUT


Tanıtım:
Asıl lanet korkmamaktır.

Dünyada sadece insanlar yok. En azından, Ivy'nin yaşadığı New Orleans'ta durum böyle. Faeler, insanları onlardan koruyan Düzen'le sürekli savaş halinde. New Orleans'ın çılgın gece hayatını yaşayanlar ise bu savaştan habersiz.Ivy öz anne-babasını hatırlamıyor, üvey anne-babasıyla erkek arkadaşını korkunç bir olayda kaybetti. Artık tek varlığı, Düzen'le birlikte Faelere karşı yürüttüğü amansız savaşı. Ivy çok yakında bazı sürprizlerle karşılaşacak. Ve bu sürprizden hiç de hoşlanmayacak.

Jennifer L. Armentrout, Lanetli ile yepyeni bir maceranın kapısını aralıyor. Şimdi koltuğunuza kurulun ve her sayfasında sizi alıp götürecek Lanetli efsanesini okumaya hazır olun!

*****

Bu kadın gerçekten de karakter yaratmayı biliyor ya! Ahhh, Ren, bebeğim... sen nasıl mükemmelsin öyle ya *.* Ben de bir adet Ren istiyorum kesinlikle, üstelik yakışıklım yeşil gözlü de! <3 Ve damn, elimde neden kitabın ikincisi yok ki? T.T Geçekten de çok muhteşemdi. Tüm kitap boyunca yazar hem soluksuz okuttu hem de kendine bir kez daha hayran bıraktı. Eğer önceki günden uykusuz olmasaydım kesinlikle uykumdan feragat eder gene de bitirirdim kitabımızı. Yazar kitabımıza öylesine bağlıyor ve tüm dış dünyayı unuttururcasına okutuyor kendini gerçekten de. Hele de sonu, ahh o son ki, tahmin etseniz bile okuduğunuzda hem nefesiniz kesiliyor hem de devamını aramak için çaresizce sayfaları karıştırıyorsunuz. Bayıldım, bayıldım ve bir kez daha bayıldım *.* Eğer okumadıysanız kesinlikle okumalısınız ;) Üstelik çevirisi de öyle güzeldi ki okurken su gibi akıp gitti. Kesinlikle muhteşemdi! :)

Tamam, kitabı bitirmiş olmama rağmen hala devam eden heyecanımı ve hayranlığımı yatıştırmak adına gelin kitabımızın konusuna bir göz atarak mola verelim:

GÖLGEDEKİ IŞIĞIM by A. MEREDITH WALTERS | KİTAP + YAZAR TANITIM

Herkese merhabalar :) 

Bugün sizlerle daha önce ilk kitabının tanıtım ve ön okumasını paylaştığım, Karanlıkta Buldum Seni  serisinin ikinci kitabını ve yazarını tanıtacağım ^^ 

Aşağıya da isterseniz göz atmanız için ilk kitabımızın linkini bırakacağım ;)


Hazırsanız başlayalım:

WAKOLDA by LUCIA PUENZO


Cancağızım Eren Nadir Akşamoğlu'nun #52hafta52dogankitap  etkinliği için beraber okuduğumuz kitabımıza geçmeden önce onun yorumunu da izlemeniz için hemen aşağıya linkini bırakacağım ^^ Sonrasındaysa önce kitabımızın tantımını hemen ardından da kitabımızla ilgili yorumumu paylaşacağım :)

Saklama Kabı (Eren Nadir Akşamoğlu) Yorumu

*****

Tanıtım:
"Aşk, suç ortağı olmadan hayata geçirilemeyen yasadışı bir iştir."

Patagonya 1960. Arjantin'i bir uçtan diğer uca geçen Alman Doktor José'nin yolu Arjantinli bir aileyle kesişir. Ailenin kızı Lilith, Alman doktorun dikkatini çeker. Çünkü kızda anomali vardır ve doktorun ilgi alanlarından biri olan cücelik araştırmaları için iyi bir denektir. Doktor, Lilith'in varlığındaki tuhaflıktan adeta büyülenir. Kızın annesinin hamile olduğunu öğrenince, bu hamileliğe müdahale etme isteğine karşı koyamaz.

Soğuk, hesapçı ama son derece çekici bir adam olan José, Lilith'le arkadaş olup onu etkileyerek aileyle yakınlaşır. Öte yandan doktorla küçük kız arasında cinsel bir çekim, karanlık bir ilişki başlar. Ne var ki José aslında Auschwitz'de insanlar üzerinde yaptığı deneylerle ünlenmiş Nazi Doktor Josef Mengele'den başkası değildir ve geçmişi er ya da geç ortaya çıkacaktır. Lilith ise canını en çok yakan sırrı hayatı boyunca saklamak zorunda kalacaktır.

*****

Kitabı bitirdikten sonra böylesi hasta bir kişinin zihnini, dünyayı görüşünü ve yaptıklarını okumak kesinlikle tüm tüylerimi diken diken etti. Yani ne diyebilirim bilmiyorum O.O Yazar kesinlikle Nazi doktorunu/kasabını/canavarını, tüm o kötülükleri yapan Josef Mengele'yi iki yüz sayfa gibi oldukça kısa bir romanda bence oldukça başarılı bir şekilde aktarmış. Bir iki yeri sır perdesi olarak bırakmasına ve finalinden sonra devam etmemesine kızsam da gerçekten de tüm bunların ne kadar önemsiz olduğu kitap bittikten sonra bile etkisinden uzun süre çıkamamamdan anlaşılabilir. Hala bile bir nebze korku, çokça rahatsızlık ve ister istemez, kısa olmasına rağmen hikayenin başarılı bir şekilde yansıtılmandan dolayı hayran olmuş bir vaziyettiyim o.o Kitabı herkese tavsiye edemem, çünkü bazı yerlerin her yaş kitlesine hitap etmeyeceğinden eminim. Ama eğer tarihin o dönemleri konusunda merakınız varsa, okuduğunuz türden farklı olarak son derece gerçekçi ve çarpıcı, Nazi'lerin ne kadar hasta ruhlu olduğunu kısa da olsa iyi bir şekilde aktarıcak bir şeyler okumak istiyorsanız kitabımızı kesinlikle tavsiye ederim ;)

Kitabımız kısa olduğundan dolayı konusundan pek bahsetmek istemesem de kısa da olsa sizler için biraz değineceğim. Sonrasında da incelemem devam edecek:

AMNEZİ (ALTERED #1) by JENNIFER RUSH


Tanıtım:
Her Şeyi Unutmaya Zorladılar. Ama Asla Unutmayacaklar
Kendine bile güvenemediğinde, kime inanabilirsin?

Anna'nın hayatı sırlarla kuşatılmıştır. Babası Şube'nin son projesi için, çiftlik evlerinin altındaki laboratuvarda, genetiği değiştirilmiş dört çocuğu gözlemleyip üzerlerinde çeşitli testler yapmaktadır. Ciddi mizaçlı Nick, neşeli Cas, zeki Trev… ve Anna'nın kalbini çalan Sam.

Şube, çocukları geri alma vaktinin geldiğine karar verince Sam bir kaçış planı yapar. Onunla gitmek ve güvenli hayatına devam etmek arasında kalan Anna'yı babası kaçmaya zorladığında Sam de genç kızı her ne olursa olsun Şube'den koruyacağına dair söz verir. Ancak bir sorun vardır: Sam ve diğerleri laboratuvardan önceki hayatlarına ve gerçek kimliklerine dair hiçbir şey hatırlamamaktadır.

Hayatta kalmak için, Şube onları yakalayıp geçmişlerini tamamen ellerinden almadan önce tüm ipuçlarını bir araya getirmek zorundadırlar. Üstelik Anna kaçışları sırasında Sam'le birbirlerine tahmin ettiklerinden çok daha fazla bağlı olduklarını keşfedecektir...

*****

Önceki kitaptan sonra cidden çok iyi geldi. Film gibiydi ve tadı kesinilikle damağımda kaldı *.* Kapağından tutun da sırt kısmına ve özellikle de konusuna kadar yazar gerçekten çok iyiydi. Keşke Pegasus  ikinci kitabını çıkarmış olsaydı da hemen devam etseydim. Özellikle bir önceki kitabımdaki tamamlanamazlıktan ve eksiklikliklerden sonra Amnezi  'yi okumak tam şifa niyetineydi. Bir seri olsa da yazarımız ilk kitabın kendi içindeki kurgusunu çok iyi bir şekilde tamamlamayı ve bu tamamlamasına rağmen sizde "bir sonraki kitap elimin altında olsa hemen okurum" dedirtecek büyük bir istek uyandırmayı başarıyor. Fevkalede! Özellikle de şu sıralar The X Files  dizisine baştan başlamışken konu çok gerçekçi ve her saniyesiyle muhteşem bir film izliyormuşum havası verdi. Eğer aldıysanız ve okumaya çekiniyorsanız bir an önce okumanızı, eğer almadıysanız da bir şans verip bir an önce almanızı tavsiye ederim. Ben kesinlikle bayıldım ^^

Daha fazla devam etmeden önce gelin kitabımızın konusuna bakalım. Zaten sonrasında dedikodusunu bol bol yapacağım, merak etmeyin:

KASABADA BİR CADI by RUTH WARBURTON


Tanıtım:
Aşk ve büyü bir kördüğüm olduğunda...

Anna, Winter kasabasındaki yeni evine taşındığında buranın biraz garip, hatta adeta büyülü göründüğünün farkındaydı. Fakat yine de biri gelip, ona kendisinin bir cadı ve gizemli yeni evinde bulduğu eski kitabın da bir büyü kitabı olduğunu söyleseydi, buna kahkahalarla gülerdi. Tabii, o muhteşem aşk büyüsünü denemeden önce.

Okulun en yakışıklı çocuğu Seth Waters, Anna'nın karşısına geçip ona aşkını ilan ederken, doğru mu söylüyordu?

Bu sırada, gittikçe büyü dünyasının çekimine kapılan Anna'nın gizli güçleri, kasabadaki cadılar konseyinin de dikkatini çekiyordu.

Fakat konseyin kuralları, cadı klanları arasında bölünmelere yol açarak, kasabayı büyük bir savaşın eşiğine getirecekti. Peki, Anna hisleri ve geleceği arasındaki bu büyük savaşta, kalbinin sesini dinleyebilecek miydi?

*****

Ocak ayının son günlerinde başlayıp haftasonu gazabından pazartesi günü bitirdiğim bir kitap oldu Kasabada Bir Cadı. Ve açıkçası başlarda çok hoş bir şekilde başlayıp ilginç hikayesi ve akıcı anlatımıyla elinize aldığınız anda bitirebilseniz de bana içi çok da dolu gelmedi :/ Yani bir serinin ilk kitabı olması dolayısıyla tabi ki de birden size her şeyi vermeyecek kitap ama işte yazarımız o işi biraz abartmış ve bana göre geleceğe yönelik bir iki ufak şey dışında hiçbir şey vermemiş. Haliyle de okurken ne olaya dalabildim ne de okuduğumun nedenini anlayıp tam manasıyla kapılabildim. Yani anlayacağınız büyük umutlarla başladığım ve potansiyeli olduğuna inandığım kitabım hayalkırıklığı çıktı :( 

Peki devam eder miyim? Açıkçası olay, yazarın gizemi çok tutup bize hikayeyle ya da olan olaylarla çok fazla bilgi vermemesi olduğundan -ve çeşitli sebeplerden- ikinci kitabına bir şans verebilirim. Sanırım onun nedenlerini de konumuza baktıktan sonra ayrıca tartışsak daha iyi olacak: